Yaşım genç! Biliyorum. Dün girdim kırk yaşıma
Ne yaşadım, ne yaşarım! Bilmiyorum! Bundan sonra?
Şiir gibi hayatım, yaşamakla ölmek arasında
Haydi üfür! Sur'a üfler gibi gözlerime
Kemiklerimi kaynat dağlar gibi birbirine
Bir fidanı diker gibi, toprağına son nefeste
Haydi! getir gecenin sabahında uykularımı
Ram olurken sana ruhum, tüm benliğiyle
Kıyametimi kopart benim
Gece yok büyüsü, gök yüzünün
Seni arıyor gözlerim
Kıymeti yok duyduğum adem sözünün
Seni anlatmıyorsa sevdiğim
Bir yanı eksik gecemin
Allah Allah derler, duyarsan sesleri
Bir değil milyonlarca
Hudut bekleyen, koca yüreklileri
Elletmeyecek namusuna
Eli tetikte, dört gözle bekler, yeminini!
Beşiktaş mezara
Gözlerimde bir kabusun korkusu!
Çekip çıkarsam, beni karanlıklardan
Korkum mudur? Beni korkudan!
Yoksa gördüğüm kabus mu? Korkularımdan!
Sil gözümün buğulu camını
Gel ne olur, yüzleştir,
İhtiyardır güneş
indirir göz kapaklarını ilk akşamdan
söndürür ışığını evrenin
Yakar insancıklar
bin bir gece masallarındaki ışıklarını
şatafatlı evlerinin
Öyle bir illet ki
öksürük öksürük üstüne
Darın düşürdü hastaneye
Bir yığın test inceleme
Doktor koydu teşhisi
Korana bulaşmış gecelerime
Mağusa da akşam oluyor.
Deniz her zamanki zerafetinde
Ayın şavkı yürürken inceden inceye
Kantara'dan güneş iniyor
Mağusa da akşam oluyor
Ben hala delice ve sana mavi
Kırıldı tüm kemiklerim,
Öyle bir ezildim ki ezilenlerin en dibi
Gönlüm yine toz pembe, sen yine o arsız mavi
Katilidir nefesim ömrümün
Karanlıktan sıyrılıp, kızıl gün şafağa vurduğunda
İnananlar bir olup, hesapsız saf tuttuğunda
Dokuz tuğlu sancağı, verin sancaktara
Toplanın ey inananlar, Ay Yıldız altın da
Gün bu gündür, Hak için nizamı alem için.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!