İki minare arasında
Bir avuç gökyüzü olsun
Ve vakit akşam...
İki kavak arası boşlukta sürükleyip
Islak toprak kokusunu
Çisil çisildi bakışların
Amazon gönlümde
Ve avuç avuç Missisipi özlem
Suskunken karşında tüyü bitmemiş öksüz dilim
Hep sustun, üvey ana gözlüm
Yok... öyle değil artık manzara buralarda
Bir avucuma seni koyuyorum
Yüreğimi, diğerine
Eşitsiniz hayret
Her nabız vuruşum
İki top sesi kulağımda
Hayret
İsimsiz kadınlardı onlar..
Yoksul sevgilerle avunmuş
Ölü bakışlarda umut toplamışlardı
Güvercin gözleriyle kıt kanaat..
İsimsiz kadınlardı onlar
Küçüğüm..gözlerine sakladığım heyecanım
Yalandır, kıskanmadım dersem
Parmaklarında açan papatyaları
Saate yaptığın bir saatlik ayarı
Ne mümkün koklamak, dokunmak hele
Üzerine geçirdiğin cam fanusa
Narin kanatların andırdığı
İnce parmaklı iki güzel el..
Benekleri, renkleri, çil çil
Altın olsa toz toz yayılsa avuçlarıma
Utanır, dokunmaz sinsi yel...
yalanmış zamanların eskimişliği,
sevdaların “kaf dağı”nda
unutulmuşluğu da yalan..
su başlarında yeni yol başları bulmadık mı dün?
yitik sevdalara giden..
bakışların yakamozlaştığı su üstlerinde,
Şehrin kuzey tepelerinin buzlandığı akşamlar
Sis basardı batı yöndeki uzak tepeleri
Şehir suskun, sokaklar tenha, manzara silik
Sis çökerdi göremezdin kalbini, bulutlanırdı gözlerin
Bulanırdı sisli düşüncelerinle, berraklığı sevginin
Ve birikirdi avuclarında, ıslak keşkelerin
Seni sevdiğimde yollar topraktı henüz
Ve yağmur yağmaz iklimlerde
Kurak vurgunu çalılardık tutunduğumuz yerde
Renk toprak rengi, tenimiz toz
Uzak dağlara düşerken seyrek kar
Mevsim kıştı hep, gönlümüz buz
Akşamlar artık erken düşüyor bu şehre,
Bitti, oynanmış saatlerin yakın dostluğu
Kapılınca, sarı yapraklardan yansıyan vehme
Geceyi ısıtmak içindi, üzerine üfleyişim soluğu..
Üfledim, çünkü dizlerimde bir kızgın titreyiş



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!