Hayat, iki nefes, iki cümle, iki dua, iki söz, iki tarih arasında yaşanıp giden yaşanmışlıkların, acılar ve sevinçlerle çarpılıp ortaya bizi çıkardığı garip bir yol hikayesidir aslında.
Bizim de yol hikayelerimiz var, kendimizi bulmak için çıktığımız. En çok aklımızda kalan acıların toplamı olmuştur. Bu tüm insanlarda ortalama aynı sonucu veriyor. Nedense mutluluklarımızın çarpanı her zaman daha küçük bir değer oluşturuyor, acılarımızın çarpanından. Oysa ikisi de aynı değeri ihtiva ediyor yaşantımızda.
Çarpanlarımzın, mutluluk katsayımızla bize huzur getirmesini istemekten başka çaremiz yok Öğretilmiş Çaresizliklerimizin içinde.
Ben sana mutluluğun resmini çizemem Sevgili, yalnız seninle mutluluğun kendisi olmayı öğrenebilirim.
Seninle
mutlu olacak biri olmalı
AŞK diye gittiğin kişi,
Seni mutlu edecek değil.
Çünkü
mutluluklar
zamansızlığıyla bu kent
şahit olmalı aşkımıza
en ücra yerine kazımalıyız
isimlerimizi
görenler
Masum korkular beslemiştim
kızıl gökyüzüne kurban edilmiş
düşler arasında.
Bir güneşe
bir de bulutlara adıyordum ömrümü,
doğacak olan yıldızlardan
Bilemiyorum
neler yaşar bu yürek
neler taşır
nasıl yanar
nasıl taşar
nasıl anlamsız kalır
susmuş duvarlar
birtek
parmaklılar konuşur rüzgarın
iniltisinde
ranzam konuşur
zincirlerim konuşur
ah dinini imanını paraya bulamış olan,
bari diktiğin binanın üzerine yazma
mülk Allahındır diye,
ne gaflettir ki
inanmaktasın bu söze,
büyük ve yaldızlı harflerle yazmaktasın
Şu hayata ne fikre ve zikre inanıp geldim bilmiyorum. Bana eşlik eden onlarca düşünce, yüzlerce akıl, binlerce olay, onbinlerce kitap, yüzbinlerce insan oldu… Bu kadar yolun sonunda anladım ki gelenler sadece bana beni göstermek içinmiş.
Sen hayata hangi pencereden bakıyorsun bilemem, bildiğim birşey var ben senin pencerene saygı duyuyorum, doğrularınla kendini var ettiğin ve ifade ettiğin için. İster sağcı ol, ister solcu, ister en radikalinden dindar, istersen ateist lakin hepsinin toplamından öte İNSAN olabiliyor musun işte benim için önemli olan O…
Yani bir çiçeği dalında sevebiliyor musun?
bir çimene özür dileyerek basabiliyor musun?
İstanbul en deli günlerini yaşıyor sırılsıklam yağmurlar altında, gökyüzü kıskanıyor olsa gerek boğuyor içinde yaşayan herkesi.
An geliyor deli gibi dökülüyor üzerine sırılsıklam ediyor, an geliyor sarıyor ateşi ile yakıyor herbir teni. en kaçak sevişmelerin hüzünleri sarıyor yıldızlar altında yanan ışıkları.
Herkes kendini terkediyor yalnızlaşıyor sokaklarında birer birer. düşe kalka sabahlar oluyor kaldırım taşlarına serilen aşkların örtüleri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!