Gölgesiz bir şehir gibiydin, ürkek ve yalnız. Yüksek binalarında ruhunu yitirmiş insanlar barındırıyordun. Tüm sesler sessizliğinde yitip giderken, alabildiğine ben diyordun seni görmeyen bu şehrin ortasında. Her adımın senden alıp götürsede seni, inadına varım diyordun. Varlığını bilmen yetiyordu, varlığını göremeyen milyonlar arasından. Buydu zaten seni sen yapan. Kimin ne gördüğü değildi, senin ne hissettiğin ve duyumsadığındı kendin için önemli olan. Bu yüzden duyma bu şehri, görme sokaklarını, varsın gölgesiz olsun düşlerin. Hatırla, evren sen varsın diye evren oluyor. Sen varsan hayat var. Sen varsAN, gölgen var... UyAN ve izle bilmek zorunda olmadan izle. Gör, katılmak zorunda kalmadan bakmayı öğren. Hatırla, senden kimliğini alan bu kalabalıklardı. Onlara, BENi öğretme zamANın geldi, BİZ olmayı algılayabilmeleri için. uyANdır... ve SUS... ve İZLE... ve KATIL... Sonra arkana bakmadan çık git. Sadece GİT...
seni baharmışsın gibi özlüyorsa
bu kentin çocukları,
gözleri yorgun düşüyorsa
ufuktaki çizgiye bakmaktan,
hasretine yenik düşmüşse
rüzgarla gelen bulutlar,
Güzel bir çocuk değildim, güzel bir insan olmayı seçtim. Şimdi; çiçek açıyor yüreğimde, sözlerimde bahar kokusu var, gözlerimde kocaman GÜLÜMSEME
Mutluluk da ağır geldi, mutsuzluk da yordu…
Ben, ikisinin arasındaki o isimsiz durakta, "hal'sizlik"te konakladım.
Ne kahkaha attım doya doya, ne ağlayabildim içimi söke söke.
Sanki duygular ellerini eteğini çekti benden.
Durağan bir rüzgâr oldum; esmeden, savurmadan, varlığımı bile hissettirmeden.
Bir adımız vardır elbet
hayatın karanlığına ışık tutan.
Her ne kadar
hanesiz mekanlardan gelmiş olsa da
düşlerimiz.
İsimsiz kahramanların avuçlarından
Hangi DÜŞ, içinde sevgiyi eksik bırakır ki?
Hangi ölüm gidene aşkı, kalana hasreti ekmez ki?
Ruhunun düşlerini görmeyi unuttukça insan, zihninin karanlığında kendisini kaybetmekten alıkoyamaz.
İşte bu sebepten dolayı, ruhuna düş kurmayı öğretmelisin, mutluluk dediğin, ruhun söylediği şarkıların yansımadır gözlerimize...
Hangi düşe imza atsam
orada
kaybedilmiş bir çocuk görüyor
gözlerim.
Tüm çocuklar mıydı kaybolan
yoksa
Uzak diyarlardan toplanıp gelen hasretlerim var idi, kimi annesinden kopardı, kimi babasından. Yetiştiği yer ise hep yüreğim olurdu. Kaç gitmeyi yaşadı, kaç gelmeyi tadıverdi bilinmez. Her geliş gidiş başka bir sancıyı gömüverdi haritama. Ocağımda köz olmuş bekleyişler, dumanımda sevgiliye dair hasretlikler var.
Puslu bir günün sundurmasına oturuvermiş beni seyreylemekte zaman. Kalabalık yağmur damlaları dolanıvermekte üzerimde ben bir hasret müziğini çevirmekteyim ıslıklardan sözcüklere.
Ah yüreğimi avuçlarına verdiğim güzellik, bilir misin yaradan da yüreğini aynı şey için vermişti avuçlarıma. Adına AŞK dediği o derin yanma hali hatrına. Şimdi yağmurlara siper etmekteyim bedenimi varlığını benden esirgeyenlerin hatrına. Her damla söndürüversin seni benden alanlara duyduğum öfkenin ateşini.
Birini sevince insAN neden kendini değersizleştirir?
Bir insAN kendini sevmediği için mi karşısındakini çok sever ve onun aşağılamalarına izin verir?
Sevmek FEDA-KAR'lık yapmak mıdır? Ve sevmek fedakarlığı gösteren insanın hayatında eksik olan şey yine değersizlik duygusu mudur?
Ne büyük hayalleri vardır çocukluk hallerimizin. Hani çocuklar saf olurdu da dilekleri ve hayalleri gerçek olurdu.
Ne oldu benim hayallerime hepsi boktan bir düş olarak kalıverdi bir kenarda. Hangi çocuk düşlerini gerçekleştirmek istmez ki?
Tüm çocuklar değil mi?
O zaman düşlerine engel koyanların ruhlarına engeller konulsun da çocukların hayalleri gerçekleşsin.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!