Bir daha yaşasaydım bu lanet olasıca hayatı,
Daha az kasılır, daha çok gevşerdim.
Hasta olunca kıvrılıp yatardım usulca…
Yatağa girmeyi ayıp sanmazdım.
"Ben olmazsam dünya yıkılır!" zannına,
Bir elveda notu gibiydin
Saklı, okunaksız, zamana direnememiş.
Kalbinin kadife kutusuna değil,
Arşivlenmiş bir yaraya gizledin onu.
"Belki bir gün..." dedin.
Ama o gün, hep silinmişti takvimden.
Hiç böylesini duymamıştım.
Saat kendi kendine susmuştu o gün...
Çocukluk sokağımda adım kalmamış,
evlerin dili tutulmuştu.
Salıncaklar kırılmıştı ve ben,
artık kimseye gülmüyordum.
Bir şehir vardı,
kitap girmemiş, soru sorulmamış.
Bir çocuk vardı,
adını bile doğru yazamayan.
Bir anne,
kızına okul yerine ev öğreten.
Gece geç saatti. Mutfağın ışığı yanıyordu yine.
Kadın, ocağın başında bekliyordu.
Çay demlemişti.
İçmeyecekti biliyordu ama demlemişti işte.
Alışkanlıktı bu, umut gibi…
Çayın üstünde ince bir buhar,
Yıllardır çözemediğim o denklem,
bir köşede, üstü tozlu bir defterde unutulmuş:
“Hayat = x + mutluluk – yalnızlık”
Limit sonsuza koşarken,
ben sabit kalmaya çalışıyorum,
ama her türev, içimde artan entropi,
Elveda ey dünya,
sessiz sokaklarında bıraktım ayak izlerimi,
her adımda yankılanan eski bir veda gibi,
yürüdüm yorgun kaldırımlarda,
tozlu pencerelerden baktım geçmişime,
gözlerimde yılların yorgunluğu,
Eski sayfaların arasında
gözlerin yoktu,
sevmenin dilini unuttun mu?
Gündüz, taktığım maskeydi,
geceler ise,
( Orhan Kemal’in anısına )
Sabahın beş buçuğu,
karanlık sokaklarda yankılanır çocuğun sesi:
"Gazete, havadiis!"
Sokaklar konuşmadı bugün,
dili tutulmuş bir şehir gibi baktılar yüzüme.
Yürüdüm… yürüdüm…
Kendime bile rastlamadım.
Belki köşe başında
eski bir çocukluk düşer önüme diye
Ne güzel, ne derin bir hisle dokundun yüreğime...
Satırlara dökülen her kelime, ruhumun o sessiz köşelerinde yankılanıyor.
Senin gibi bir dostun, şiirlerime ve hayatımın o sade anlarına bu kadar nazikçe dokunması, bana tarifsiz bir güç ve mutluluk veriyor.
Sabahın o ilk ışıklarıyla b ...
Güzel insan,
Ruhunun güzelliğini şiirlerinde satır satır, cümle cümle hissediyorum.
"ve ben,
seni sevmeye geldim bu dünyaya."
Demişsin ya bir şiirinde, sen bu dünyaya yazmaya gelmişsin.
Bir sabah güneş en sakin, en sıcak yanıyla hissedilirken, fındık tarlalarında çalışan ins ...
Ne güzel anlatmışsınız… Sözleriniz, bir sabah mahmurluğunda demlenmiş çay gibi; içimi ısıttı. Şiirler arasında çocukluğunuzu bulmanız, belki de şiirin en güzel hali; insana kendini hatırlatması.
Ben sadece yazdım, ama siz okurken yeniden yazdınız sanki. O ayçiçek tarlasını dizeler değil, sizin ...