Senelerce bizimkilerle mezar başlarına gittim.
Hep sorguladım.
Çocuk kafasıyla,
Bunlar nasıl sakin böyle?
Nasıl hatırlatırlar yıldönümlerini?
Birini görmesem de,
Sabah koşuşturmacasında,
Limuzinle değil.
Servisle devam yola.
Geleceğin kapıya,
Geldin ya.
Not verirlermiş sana.
81’liyim.
Doğa ve insanlığa şahidim.
Son kalıntıları olsa bile şahidim.
Bu yüzden şanslı gibiyim.
92’ye kadar,
İlkokul bitene kadar,
Hayat kapı önünde geçiyor.
Az kapıdan giriliyor.
Girilen kapılardan çıkılıyor.
Girilip çıkılan kapıların kat be kat fazlası aşındırılıyor.
O aşındırılan kapıların da fazlası yol kat ediliyor.
Birazı yaya,
Köylerde, kentlerde ısınalım diye yakarız.
Ömrünü biz ısınalım diye harcar insanlarımız.
Madenden evlere ekmek gelir.
Ürkek bakışlarla evinden yolcu edilir madenci.
Rızık peşinde çalışır yeraltında madenci.
Kayıp kuşağız biz.
25 ile 35’imiz,
En verimli dönemimiz,
Boşa geçti.
Ne kadar böyle olan varsa bizden.
Özellikle 81’den,
Dizelere çok geldin.
Bak yine geldin.
Ama rüyalara gelmedin.
Yukarıda da işler yavaş mı işliyor?
Bekliyorum seni.
Bak buraya geldin.
Herkes hemfikir,
Eski özlenir.
Özlenir de,
Değeri bilinmeyen ortamı,
Kim geri getirir?
Herkes kulaktan kulağa konuşur.
Yaşam iki tanedir.
Bir tanesi hepimizin gördüğü,
Diğeri hiçbirimizin haber alamadığıdır.
Ama derler ki: “ Burası taş çatlasın 110 sene. “
Diğeri ebedi.
Büyük çoğunluğumuz “ Önümüzdekini yiyelim de bakarız. “ der gibi.
Teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişiyor.
Gelişirken kimi sahnelere uğramıyor.
Uğramayınca sahnedeki yerini dedikodu alıyor.
Haberleşme eksik kalıyor.
Belgeleme eksik kalıyor.
Yüce kaynak dedikodu dolaşıyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!