I
Ebül Beşer'in günahının rengi elma kokusu: Kıpkırmızı
İblis'in ki pür-har ateş: Kıpkızıl
Adayan Zekeriya'da, adanmış Meryem'de
Yeşeren mahru umutlar hep kırmızı
Ninova’dan kaçan nebi Yunus'un
Şinasi'yi gördüm düşümde
Yenilik, hep yenilik diyordu
Edebiyatımız, şiirimiz adına yeni ümitler besliyordu
Şarkın garba galebe çalmasını bekliyordu
Kemal'i gördüm düşümde
Çiçekler yatar mı baba sıcak avuçlarımın içinde
Hüzünden şarkı terennüm ederler mi rüyalarımda
Şen gülüşleri rüzgarda tarar mı saçlarımı
Esrik gözlerinden ıtır damlar mı gözlerime
Kehribar yanaklarında uyur leylak, pervane ateşiyle
Tutup koklamadan soldu çiçekler
Kurumuş kalplere bir türlü varamıyorum
Taze bir dostluğun başlangıcında
Biraz Ankara sonrası
Biraz İstanbul sevdası
Bir hayal kırıklığından arta kalan
Denizin yüz güzelliğine büründü martılar
Sessizliğe ve sonsuzluğa ram oldu cümle ruhlar
Günbatımına hazırlanıyordu katreler
Dalgalara inat sahilden yol alırdı umutlar
Ben bir İstanbul tutkunuyum her gece
I
Merhaba bir tanem
Hoş geldin dünyamıza,baharımıza
Ne güzel hayta hayta gülüşün
Hani aheste aheste yürüyüşün
Tatlı tatlı anne deyişin
Yirmi yaşında bir civan
Zamanı geldi diye
Aldılar silah altına
Günler geçip giderken su gibi
Öğrendi Yener'im, marşlar, şarkılar söylemeyi
Zifiri karanlıkta içtimaya çıkmayı
Ölgün suların ham öfkesinde büyüyen
El değmemiş yakamozun ışıltısıdır yalnızlık
Gölgelerde unutulmuş son sözlerin
Her köşe başı gözyaşıdır yalnızlık (F.D.E.)
Kaderin kıskacına girer insan
Ölüme ramak kalır bir an
Nazenin çocuklara bir öpücük kondurmadan
Dem olur
-Namlunun ucu kadar tiz- ecel teri sarar sonra
Bir Sedef Kabuğunda, balık pulunda
Yüksek kayaların çukurunda
Ay ve yıldız aksinde
Suyun, aşkın, ihtirasın sesinden
Aradım seni yıllarca




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!