Ağrı dağını sırtlamış bir karınca,
Fili kapmış uçuran bir kartal,
Ya da timsah yemiş bir tırtıl.
Bedenim ruhumu taşıyamıyor,
Yıpranıyor bedenim,
Zarar görüyor her an,
Kelebeğin kanatlarında gezinir sevdan,
Dokunsam dağılıverir,
Dokunmaktan korkarım.
Yanar parmaklarım sensizliğin ateşinde,
Dokunmasam yanarım,
Gökyüzünde tuhaf bir alışılmışlık var bu gece,
Yıldızlar her zamankinden daha yakın,
Bulutlar uzanılsa dokunulacakmış gibi.
Hava hala soğuk
Ve sokak köpekleri hala titriyor olsa da
Sanki ay yeryüzüne inecekmiş gibi.
Anlamsız cümlelerin adına!
Geri verin yıllarımı,
Uğrunuza adadığım,
Hani yeşil lastik ayakkabılı masum çocuk,
Siyah beyaz fotoğraflarda silikleşen…
Ruhum sizden şikayetçi,
Son bir nefes çektim,
Dünyadaki son kısmetim,
İçinde sen olan,
Son bir nefes…
Kokunu çektim ciğerlerime,
Sarhoş eden kokunu,
Son bir kez konuşsaydık seninle…
Kavga etseydik de olurdu,
Bağırsaydık avazımız çıktığı kadar,
Küfür etseydik ağız dolusu,
Açsaydık bayramlık ağzımızı,
Yıldızsız gecelere kan kusar ömrüm,
Korku kol gezerken şakaklarımdan tüm bedenime,
Sokaklar ıssızdır
Ve yağmurla gelir ölüm bu şehre.
Kimse yağmurlu bir günle gelen ölüme üzüldüğü kadar
Üzülmez günlük güneşlik bir ölüme.
Çok mu soğuk gece,
Çok mu uzak yıldızlar,
Ya da çok mu sıkıcı
artık günler?
Beklemekten sıkıldın mı?
Ucuzluktan alınmış yalnızlıklar
Ve haddinden fazla parlatılmış yaz anıları.
Asfalt yolun altında kurumuş dere yatağı,
Masum gökyüzünde göz kırpan haylaz yıldızlar.
Tüm haşmetiyle seyahatinde yaşlı gezegen,
Üzerinde insanlar ve üzerinde acılar.
Açıldı gönlümün el değmemiş yarası,
Kan revan içindeydi,
Kabuk bağlamamıştı.
Sargı bezi ve merhem yapıyordum dost cümlelerden,
Okunmamış şiirlerden
Ve musiki tarzında ezgilerden.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!