Gidişinin hüznüyle, savrulan kum tanesi,
Ve yağmurun usulca sokuluşu toprağa,
Ve boş kalan rıhtımda esen rüzgarın sesi,
Hep seni anlatıyor, sensiz kalan bu çağa.
Gölgeler düştü sanki, güneş görmedi camlar,
Bunca siva yeter gönül, haydi Hakk’a dönelim gel,
Bu masiva yeter gönül, haydi Hakk’a dönelim gel.
Sona ersin artık gurbet, gel buluruz belki kurbet,
Nefs ufkundan kay gurûb et, haydi Hakk’a dönelim gel.
Aşka çare arama, yan ey! Gönül, durma yan,
Aşkın çaresi yanmak, yine yanmak değil mi,
Aşk şarabı kandırmaz, belki kandırmaz ama,
İçenlerin maksadı,yine kanmak değil mi.
Aşka düşen gönüller, bulmalı mı melamet,
Kuruyan bahçemin gülüdür yanan,
Közlenen aşkımın külüdür yanan,
Vuslatın duvağı, tülüdür yanan,
Vuslat bana düşman sensizlik zulüm,
Razıyım al da at en dibe beni,
Sana hüznümü, sana çığlık çığlık aşk sözlerimi sus’uyorum
Serinletmiyorum yanan bağrımı sensiz daha da su’suyorum.
Konuşursam kelimeler ölecek, biliyorum lal olacak,
Ve Tarumar olacak bu şehir, hüzn-ü melal olacak,
Bir katre su dahi aşksız, zehr-i mar değil midir...
Bu idamlık hüzün bize şehriyar değil midir...
Tevhid sırrın bilmek için,
Gel gir tekrar imana gel,
Sende sen'i bulmak için,
Gel oniki imama gel.
Aşk meyine kanmak için,
Bir zaman Leyla’ya şiirler yazdım,
Gül sözler derledim, maniler dizdim,
Ne vakit Leyla’da, Mevla’yı sezdim,
Gördüm ki alamde ağyar yok imiş,
O Mevladan başka bir yar yok imiş
Gönlüm döndü şimdi Mevla’ya benim,
Kim ki Hakk uğruna, geçer ağyardan,
Hakk ona yar olur, yarandan içre,
Kim halka el açmaz, geçer ihsandan,
İhsan bulur Hakk'tan, ihsandan içre.
Şeyh Niyazi Mısri der ki; varlığı,
Pencereme o gün inerken akşam,
Sis dolu bir hüzün gönlümü sardı,
Tozlu bir hayaldi nereye baksam,
Mazinin silinmiş izleri vardı,
Vurulmuş düşlerden sızıyorken gam,
Hazana itilmiş güller karardı,
Kim ki Hakk yolunda revane olur,
Gönlü, aşk od’una pervane olur.
Divane olmayan, derviş olamaz,
Derviş olan Hakk’a divane olur.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!