baharı bekledim hasretle,
sızımı döktüm, ılık meltemlere.
gözyaşlarım karıştı şebnemlere,
her birinde hicran gördüm.
feyzimi aldım, yanık sesli bülbülünden.
aşkı aradım, siyah gülde,
…………(Dua) …………
Arzular sıralanmış, nefsime sabır dedim.
Kötülük istemedim, güzele yakın geldim.
(Hikâye)
Yükseköğrenime geçiş sınavlarının ardından tercihlerimi yapmış, sonuçları bekliyordum. Puanım yüksek olduğu için ilk tercihim olan Dokuz Eylül Üniversitesi Diş Hekimliği bölümünü kazanmam kesin gibiydi. Yine de heyecan içinde beklemeye devam ediyordum. Nihayet tercih sonuçlarının açıklanacağı gün gelmiş, ailemle beraber bilgisayarın başında bekleşiyorduk. İnternetten sonuç bölümüne girdiğimizde tahminim doğru çıkmış, Diş Hekimliğini kazanmıştım.
İzmir’e yakın bir ilin, şirin bir ilçesinde yaşamaktaydım. Babam ticaretle uğraşmakta ve maddi durumu oldukça iyi durumdaydı. Evin en büyük çocuğu bendim ve benden küçük iki erkek kardeşim daha vardı. İlkokuldan beri derslerime özen göstermiş, çok zeki olmasam da planlı çalışmanın sonucunda istediğim başarıyı elde etmiştim. Evde, herkes mutlu ve heyecanlı bir şekilde beni tebrik ediyor, şimdiden nerede kalacağımın, okula nasıl gidip geleceğimin hesabını yapıyorduk.
Kayıt günü, üç saatlik bir yolculuğun ardından İzmir’e gelmiş, okuyacağım okulu bularak kayıt işlemlerini tamamlamıştık. Daha önceleri de İzmir’e geldiğim olmuştu, ama bu sefer ailem olmadan burada yaşayacaktım. Büyük bir şehirdi ve insana ürperti veriyordu. Yeni yeni insanlar tanıyacak, pek çok sorunla ve zorlukla karşılaşacaktım. Bu sorunların çoğunu tek başıma aşacak, belki de bazılarını aileme bile söyleyemeyecektim. Artık büyümüş, kendi kararlarını verme yaşına gelmiştim, ancak ilk defa ailemden uzak kalacaktım.
İlçemizde mütevazi bir yaşantımız vardı. Maddi durumumuzun iyi olmasına karşılık, aşırı lüks tutkunu olmayıp, savurgan bir aile değildik. Annem, akıllı bir kadındı ve hayatın insana neler getirip götüreceğini çok değişik örneklerle bizlere anlatır, dikkat etmemiz gereken hususları bir bir belletirdi. Evin büyük çocuğu olmam nedeniyle ev işlerinde anneme yardımcı olur, kardeşlerime bakar, bu işleri yaparken sıkılmazdım. Emsallerim kafelere gider, arkadaş gruplarına katılır, zamanlarının çoğunu gönül işlerinde harcarlardı. Dış ortamla çok fazla haşır neşir olmadığımdan, babam yurtta kalmamı istemiyor, bana bir ev tutmaktan bahsediyordu. Aslında bende evde kalmak istiyordum. Titiz bir insan olmam nedeniyle, yurtta rahat edemeyeceğimi tahmin ediyordum. Babamın ev tutma isteğine destek vererek, kayıt işlemlerinden sonra, okula yakın çevrelerde uygun bir ev aramaya başladık. Öyle, hemen ev bulmak kolay değildi ve günün verdiği yorgunlukla, akşama doğru kendi evimize dönmek üzere yola çıkmıştık. Babamın, İzmir’de dostları vardı ve sonraki günlerde telefonla görüşmüş, okula yakın bir semtte bana uygun bir ev bulmuştu. Bu saatten sonra beni yeniden heyecan dalgası sarmış, yerimde duramıyordum. Kendi evim olacak ve orada yaşayacaktım. Okuluma gidecek, akşamları evimde yalnız kalacak, bazen de şehri gezecektim. Bir an önce İzmir’e gitmek ve evime yerleşmek istiyordum.
umutsuz bir aşkın yıkıntıları deste deste,
yorgun kalbimin baş köşelerinde.
düşlerimde kâbuslar,
veda ettiğin anlar rüyalarımın süsü.
henüz doğmadan yeni bir gün,
akşamı bekleyen buğulu gözlerde hüzün.
Hikâyemiz, Osmanlı Devletinin son yıllarında, Doğu Anadolu Bölgesinin Rus işgali sırasında yaşanan acı olaylardan sadece birisidir. Bu olay gerçek olup bizatihi Babamın öz halasının yaşadığı ve kendisi tarafından bizlere naklettiği, yaşanmış gerçek bir olaydır. Büyük halam oldukça uzun, lakin çile dolu bir hayat yaşadı. Kendisini tanıma imkânım oldu.
Kaçış
Hikâye
Rus askerleri kalabalık gruplar halinde köyümüze doğru hızla gelmekteydiler. Taş siperlerin arkasında direnmeye çalışan az miktardaki kendi askerimize, köyümüzün erkekleri mermilerini taşımak sureti ile yardım ediyordu. Henüz karlar tam olarak erimemiş, soğuklar devam ediyordu. Askerimize yardım eden birçok insanın ayağında çarık bile yoktu. Ama kimsenin bunları düşünecek zamanı da yoktu. Rus askerlerinin köyümüze girmelerini engellemekten başka bir şey düşünemiyorlardı. Karşılıklı silah atışları uzun süre devam etti. Üstün düşman kuvvetine dayanamayan Türk askerleri, Bayburt istikametine doğru geri çekilmeye başladı.
Baharın gelişiyle duygular sevgi dolar.
Çiçeğe benzer kadın, baktıkça yüzü güler.
İlgi bekler erkekten, umudu erken solar.
Duyduğu kötü söze sızlanır içli kadın.
Kadınım dedim sana kıymet nedir bilmedin.
Kapına gelen kulun göz yaşını silmedin.
Ele güne güldün de, bu aşığa gülmedin.
Ötme bülbülüm ötme, dikenler ahı duymaz,
Açar da çiçekleri arılara bal sunar.
Hasretiyle yandığım sevgili bana uymaz,
Açar da kollarını başka dallara konar.
Ötme bülbülüm ötme, o yar aklıma gelir,
Çiçek açmış haneye
Beyaz mı desem al mı?
Gamze düşmüş çeneye,
Kaymak mı desem bal mı?
Mini mini elleri,
Duyuyor musun Akif? Coşku içinde Meclis,
Ayakta tüm Vekiller, direnin dedi Reis.
Kalmadı yüreklerde ne sıkıntı ne beis.
Okunurken milli marş dönen vardı tersini,
On beş temmuz gecesi ezber etti marşını.




-
Perihan Pehlivan
Tüm Yorumlarmerhaba, Mehmet bey sizi yeni kurduğum**Gönül pınarından süzülenler** grubuma davet ediyorum buyurun. sevinirim hayatınızı okuduğumda aynı yerlerde gezmişsiniz aynı hava ve suyu paylaşmışız. selamlar