Sende bildiğim çocukluğumuz büyüyor
zamanın rahminde
Yaşam çoğaltıyoruz yalnızlığımızın ardına
ikimize dair kokular birleşmiş sonra’da
saçların saçlarıma uzamış
Bugünden başladım seni yazmaya
ellerini bugünden özledim
seni bugünden düşünüyorum yarın düşünmeye
her günden başlayacağım seni her gün yaşamaya
“M. az S.” denilecek gülüşün
Günler saklanarak geçiyor önümüzden.
Utanmaktan ne anlar şu berbat saatler.
Nerden akıl etsin aramızı boşaltmayı şu aptal yollar.
Ne halt ediyor bu yaşamak.
Bu iğrenç şiir ne anlatıyor.
Bu zavallı kelimeler.
Suya benziyorsun bugün.
Sana benziyor bu mektup.
Ne kadar içilsen o kadar susuyoruz.
Su kurutan suya benziyorsun bugün.
Ne kadar ıslansan o kadar yanıyoruz.
Rüyamızın anatomisinde battı bügün de;
teninin dokunulmazlığında titreyerek.
Efsaneleri geçti ömrümüzün, uzanmazlığımızın arasından.
Bir asır daha geçti.
Binlerce efsanesi yazıldı tarihe tarihsiz güzelliğinin.
Seni yürüdüm bugün.
Kendi boşluğumuzdan düşüyoruz.
Kendisine ait her gölge.
Taşıdığımız kendi ölümüz.
Aynı yazı kokuyoruz ikimiz.
Hiçbir yerimize uymuyor hiçbir yerimiz.
Resmimiz buz çölü.
Çizildikçe eriyoruz.
Donuyoruz yandıkça.
Ve büyüyor aramızdaki karalar.
Cehennem ortasında buz çölüyüz.
Aşkmosferimizde göç bulutların.
Kendimize gelemedik daha.
Gözlerim aynı yerde hâlâ.
Bakışlarında aynı yer.
Hiçkimse geçmedi daha bastığın yerden.
Durduğum yerden ayrılmadım.
Yelsiz uçurtmalar yeri aramız.
Yoksul kelebekler makamı.
Kızgın özleyişler mekânı.
Duraksız.
Gidip kavuşamadığımız.
Gelip göremediğimiz.
Yazılamıyor seni yazmak.
Sıkışıp kalmışım kalemle kağıt arasına.
Garip.
Ki o kadar yazılmak dolusun.
Anlatılamıyor seni anlamak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!