Yaşamın sayılmamış sayılarını sayı-klıyoruz
elimizde binlerce sıfır
ve hacmi henüz belirlenmemiş şeklimiz
yokluğa varlık öğretiyoruz
Zamanın bütün değerleri yirmi şimdi
Uyandığımda uyanmamışsın yine bu sabah
bana sarılıp uyuyakalmışsın bu çöl yatağımda
üstün açılmış
üşümemişsin
belli ki
sabrın alevler içinde hâlâ
Ne uçsuz bir zaman oldu
bu kente kalbin düştüğünden beri
bir önceki nefesimiz kadar uzak
sonraki kadar gurbet dolu
sakin ve onurlu
Yarın geldin
Dün gittin
“vay be”
ne kadar geç geldin
ne kadar erken gittin
Bakışların
körlüğümüzü yıkayan
bakışların
göz ağartan
içli ve narin
derin ve dingin bir gölet
Bırakıp gittiğin bu yerler
yıkılsa yeridir
müstehaktır
başımıza taş yağsa
her yanımızı buz kesse
zamanıdır
Seni kime anlatsam
ağzı açık kalıyor
dili tutuluyor
Seni kime anlatsam
aklını kaybediyor
Hiçbir şey değiliz hiçbirimiz
Et ve kemik yığınıyız
biçimsiz ve çirkin
yersiz ve gereksiz
Hiçbir anlamımız yok
Sessiz çırpınıyorum
ve sedasız düşmüşüm sana çıkan yola
bazen alkaranlık
bazen akkaranlık
ve karmakaranlık
Güçümün yetmediği adımlarda
“Efendim”
Ne güzel söylüyorsun.
Tarihin bütün efendileri gibi.
Ne güzel efendi.
Talihimin efendisi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!