Ordu'dan İstanbul'a
Bir akşam çıktık yola
Yaz yağmuru gecede
Tosya'da verdik mola
On dördüdür Temmuzun
alnımdaki her kırış uykusuz bir geceyi saklar
her teli bir seherden hatıradır saçlarımdaki aklar
bilseler gün görmeden göçüp gitmiş bebekler
bizden de kara bahtlıymış bu şair diyecekler
06 Mayıs 2016/Ş.Urfa
tadı kaçmış fırından aldığım ekmeğin
yıldızları sönmüş göğümün
hep uzaklardan geçiyor gemiler
beklediğim istasyonlara uğramıyor trenler
ey ökseye düşmüş minik serçe
çırpınma nafile
duyguların başat iklimi şimdi
camdan bir zırh var aramızda
kurulmuş hayallerin tümden yitimi
yıllar yılı keserek geçti içimi
oysa
usumdan silidim birer birer
seni çağırabildiğim sözcükleri
gün geçmez almadan gamlı bir haber
o gemi
o fener
beyaz badanalı evler
göğünde gümüş bulutlar
yedi tepende sis
sokaklarında teşrin rüzgarları
hayalimde yorgun akşam karanlığın
bir martı dalıyor açıklarda
geçti hanımeli ve leylak kokulu yaz ikindileri
başka bir mevsim çağırıyor artık kuşlar
hani bütün yazlar ellerin benimdi
güze yol vermeyen ellerin nerde şimdi
kurumuş yapraklarda incecik bir inilti
bugün bayram
günün ilk ışıkları sızıyor odama
yıllar var şehrin sağır duvarlarıyla arkadaşım
kalbim kuytu bir göl yalnızlığı
bir orman ıssızlığı içimdeki gökyüzü
gün şarabi bir kızıla boyadı bozkırları Urfa'da
yalnızlaştılar dağ başlarında yatırlar
bir ay daha çaldık renksiz bir yazdan
korkarım bu sığırcıkta ölecek birazdan
yorulunca yaslanacak dalımdın
vakti gelir hep dönersin sanırdım
gide gele ayrılıktan yoruldun
gurbet elde bir bilinmez yol oldun
hani sözler kavil neydi nasıldı




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!