Gizlenme o perdenin ardında, açıkta dur;
Şöyle bir göreyim seni, karşıma çık da dur.
Evvelâ cepheden bakayım sana loşlukta,
Sonra da dönüp profilini ışıkta dur.
25 Şubat 1989
Şamil gibi kök oldukça
Dallarımız yeter size.
Yayımızda ok oldukça
Kollarımız yeter size.
Olmaz olsun Rus’luğunuz,
Aynı toprağın gülleri idik.
Sen toprağa karışalı o bıçakla…
Kızıl kanlar şahit buna.
Benim kollarım zincirli artık;
Söylesene söylesene hangi hakla?
Bu gurbet maceramı kimseye yazmayınız,
İşsizim burda ama çalışmak üzereyim.
Konsantrasyonumu ne olur bozmayınız,
Dostların hasretine alışmak üzereyim.
Sağolun, sayenizde aşabildim bendimi;
Yarabbi basından sen bizi koru;
Tövbe etse şeytana taş çıkarır.
Münker ve Nekir'e o sorar soru,
Sekiz sütun bir röportaj çıkarır.
Hayırlı bir işi tanımaz, bilmez,
Bakın, şu yaşama maratonuna;
Kimi 100’ler, kimi basmaz 10’una;
Birkaçının daha geldik sonuna..
Artıyor bu işe hayranlığımız;
Bitiyor dünyada mihmanlığımız.
İlk fırsatta üstüne çek yorganı,
Yum gözünü, vur kafayı yat oğul.
Hayal çeşmesinden doldur kırbanı,
Hakikatte yoktur bu rahat oğul.
Şansını birazcık zorlarsan eğer,
Gözüm artık alıştı bu rüzgâra,
Yolumdan çeviremez beni bu kum.
Karışmaya hazırım, bekliyorum;
Ufukta görünecek atlılara.
İşgalciler burada, yakındadır..
31 Aralık’ta evinde olacaksın.
Naapacaksın dışarıda karı, yağmuru, seli?
Ailenle birlikte huzuru bulacaksın
Bir yerine kaçmadan şemsiye ucu, teli.
Oturursan evinde çay, şeker var, börek var;
Yıl iki bin yedi, aylardan kasım;
Birden geldi İstanbul’u alasım.
O labirent yollar bana ilk hasım..
Bakkalköy’le Acarkent’in arası;
Beykoz unutulmaz Aslı sonrası!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!