Kesile de dedem sultan kesile,
Hak söyleyen dillerimiz kesile.
Bir vakitte akan sular durula,
Şol devranda duyula adımız bizim.
Vurula da dedem sultan vurula,
Babamın bıyıkları
sabun köpüğünden kuleler
Dağıldı radyo haberinde
Kulaklarımdan süzülen
Kurşun eriyiği askerler
Teneke kutuda uyuyorlardı dün.
Aşkın meydanında bir can doğurdum,
Hakk’ın nazarıyla gönlüm yoğurdum.
"Ene’l-Hak" sırrına erip duruldum,
Bu canı aşka sattım da geldim.
Çile çarkında döndüm bin gece,
Ben Kemter'im,
Cebimde dert, sırtımda eski kilim;
Metroda bilet soran gözler:
"Ücret ne kadar?"
Dedim: "Bir tebessüm yeter!
Kâbe’ye gidiyorsan
"Çayın Dibi"
Çayın dibinde kalan şeker,
Sıcaklığını yitirmiş sohbetler,
Bir de küflenmiş iki kelam:
“Öderim” demiştin, “Ödeyemem” kalmış.
Bir dane düştü nar bahçesine,
"Ben ateşim" dedi, yandı samûr!
Toprak sustu, zaman durdu,
Kâinat bu söze secde etti...
Büyüdükçe büküldü gövdesi,
Ey cihatçı softa! Sen Müslümanı tekfir edip vururken,
Göklerden İsrail bombaları yağıyordu!
Ne acıdır ki senin her "kâfir" narân,
Siyon'un ekmeğine bal sürüyordu!
Müslüman sorar: "Bu nasıl iman, bu nasıl cihat?
Hor bakan gözlerin kahpesiyiz biz,
Çadır kurduk diye taşlar üstüne.
Kovulsa da tenimiz, gönül şehrimiz
Kuruludur Hakk'ın başlar üstüne.
Ne kılıcın ucu ne sermayemiz,
Kantarma'nın eteğinde, bir taş yükselir yüce,
Çoban Dede'nin sırrı, fısıldanır her gece.
Harunuşağı toprağı, ahde vefasızlığa şahit,
Bir çobanın sözü, nefsine nasıl esir oldu, ibretlik bir kayıt.
Yazdı bir zamanlar, yer gök yanarken kor,
Kum işte. Sarı sarı.
Bazen de kahverengi.
Üstünde yürürsün. Ayakların batar.
Terlersin. Susarsın.
Ama güzeldir çöl.
Geniş geniştir.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!