Ben o’yum ki meydan benim,
Yâre canan, düşmana kin!
Zalime çekilmiş demir,
Ben Ali’yim, aşk ile Hu!
Söz ezelden verilendi,
Gökte beş köşe bir nur parıldar,
Her köşesi gönül sırrın fısıldar.
Şaşkın gözlerle âleme bakan,
Hakk'ı arar durur, derdiyle yanan.
Evvel Muhammed Mustafa bir nurdu,
Otuz beş bahar, sanki bin yıldı,
Yollarında gözlerim yaş ile doldu.
O köyün dağlarını duman mı aldı?
Ben de gurbet elde kar boran oldum.
Yaralı gönlümde dinmez bir sızı,
Kırk gece kırk gündüz çilemden artakalan,
Kırk yara, kırk dua, kırk sır saklı hırkam.
Her yama bir ömür, her dikiş bir ah;
Yenimde Kerbelâ, kolumda Yezid'e lanet.
Bir yama: Bir kış gecesi, kapıya bırakılan ekmek,
Bir kelime öldü bugün.
Cenazesine gitmedik,
çünkü artık hiçbirimiz konuşmuyorduk.
Harflere el sürmek yasaktı;
parmak izimizde sır kalmasın diye.
Aşkın nuruyla yoğruldu bu cihan,
Bir Kaynak'tan çıktı, sayısız nihan.
Her zerrede bir mana, bir gizli sultan,
Çoklukta vahdeti seyret ey canan.
Her çiçekte bir koku, her seste bir dem,
I
İnsan, harflerle oruç tutar.
Her susuş, bir harfin düşmesidir.
Kâinat, boş bir defterdi;
kalem yazmaya utanınca, anlam başladı.
Bir zerrede gizlendi bu arş-ı âlem,
Bir nefeste eridi binlerce âdem.
Bir anın içinde geçti asırlar,
Bir bakışta kaldı bu cümle esrar.
Bir saniyede durdu dehre-i devran,
Bir sır aşikâr oldu bu gece gönlüme,
Döküldü yıldızlar sırra yol olmuş.
Zaman durdu, âlem sustu,
Hakikat bir gül gibi açıldı avuçlarımda.
Dedim: "Ey sır, sen misin Hakk'ın elçisi?"
Burası çıkışı mühürlü bir rüya
Her odada bir masal eksik şimdi
Yetmiş sekiz giden var dediler
Yetmiş sekiz gelmeyen telefon
Tavanla zemin arasında sıkışmış



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!