Eğer bir keramet olsaydı
Sakalda, saçta
Gittiğimiz berber salonlarında
Olduğumuz her tıraşta
Kestirip atar mıydık hiç
Gurbette bir şey gelse başıma
Sılada anamın yüreği yanar
Parmağıma diken batsa
Taş değse ayağıma
Anam hisseder, anam anlar
An gelir
Terk eder İstanbul beni durup dururken
İçimde o coşku o heyecan ölür
An gelir
Efkâr efkâr üstüne eyvaaahhh!
Uzaklarda bir can ölür
Aya haber saldım çıksın salınsın
Mehtaba dalıp dalıp içeceğim bu gece
Masalar kurulsun sazlar çalınsın
İçip içip kendimden geçeceğim bu gece
Boş vermişim âdetini töresini
Bir deli divaneyim böyle gezeli
Şu çıplak sırtıma şal bulamadım
Yitirdim Leyla’mı Mecnun misali
Dert yüklü başıma hâl bulamadım
Sabahı olmayan gecelerdeyim
Yükümü yükledim de halihazırda
Derdimi koyacak yer bulamadım
Satam dedim Yaradana haşa huzurda
Bir kantara vuracak kur bulamadım
(B. Ecevit’in “Yarın” şiirinden esinle)
Göğün mavisinden
Rüzgârın esmesinden belli
Bir acı var dinmiyor
Bir yangın var sönmüyor
Bir kapı var açılmıyor
Bir şiir okurken insan
Alıp başını gitmeli uzaklara
Dikene değmeli, güle değmeli
Vurdukça mızrabını gönül teline
Acıya değmeli bala değmeli
Gönlüm ile aklımı edemedim eş
Bir yanım ‘aman’ diyor;
Bir yanım ‘es’ diyor!..
Sanki sazlarda notalar birbirine karışmış
Bir yanım ‘haykır’ diyor;
Bir yanım ‘sus’ diyor!..



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!