İsmail Aksoy Şiirleri - Şair İsmail Aksoy

İsmail Aksoy

Uyandım düşlerin toprağı yittiğinde
altında yatağımın.
Külden kör bir sütun gerindi
gecenin ortasında,
soruyorum sana: öldüm mü ben?
Uzat ellerini bana gezegen çatlaklarının ortasından,

Devamını Oku
İsmail Aksoy

I
Porselen renkleriyle yatırın beni,
Çünkü bana göre habistir ayna.

II
Dolanır rüzgâr buğday üstünde

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Mürşitten müridine:

Bugün en küçük notaları bulacağız,
kağıtta bulunmayanları
fakat sestekileri, teldekileri,
havadakini, saçtakini, kulaktakini

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Ölmeyi sürdürürüm yeniden.
Çöker damarlar, açılır
Uyuyan çocukların
Küçük yumrukları gibi.
Eski mezarların anısı,
Kokuşan et ve solucanlar

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Bak, dönüyorlar; ah, bak şu geçici
Hareketlere ve şu yavaş ayaklara,
Yürüyüşteki zahmete ve kararsız
Çekinceye!

Bak, dönüyorlar, yalnız ve teker teker,

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Yaşlı deniz kadar yaşlı gözleriyle baktı denize. Dolunay vardı. Gözleri yıldızlar kadar yakın olan kadının yüzü, yakamoz gibiydi. Yaşlı gözleriyle sarmaladı yaşlı gözlerini kadının.


Sadece şarap değildi dökülen gecede. Gecenin koyu kadehine akıyordu sevdanın kekre şarabı. Ve sadece şarap değildi kadını sarhoş eden. Sözcüklerin şarabıydı daha çok döndüren başını. Acının, özlemin ve sınanmaların imbiğinden damıtılan soylu bir içkiydi yürekten dökülen sözcüklerin şarabı.


Devamını Oku
İsmail Aksoy

Gece. Kopkoyu. Ama adamı kadına getiren yollar aydınlıktı. Adamı kadından ayıran bütün yollar karanlıktı. Kadının kızdığı zamanlardaki kararan bakışları gibi karanlıktı adamı kadından ayıran yollar. Simsiyah. (Ulaşım araçlarının farlarının ön tarafta olmasının en önemli nedeni, kavuşturan yolların aydınlık olması zorunluluğundan olsa gerek) .


Gece kopkoyu idi. Ama adamı kadına ulaştıran yollar aydınlıktı. ''Gönül Yarası'' adlı film gösteriliyordu otobüste. Adamınsa gönlündeki yarası sızlayıp duruyordu hep.


Devamını Oku
İsmail Aksoy

Dönüşür mü kelebek uçan balığa
yabancı bir ülkeye giderse eğer?

Öyleyse doğru değil yani,
Tanrı’nın ayda yaşadığı?

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Dallara düşen yoğun taşlar misali düşmekte yıldızlar.
Neredeyse yıldızsız olduğundan, göğün karanlığından
Daha karanlıktır ağaç gövdelerinin silüetleri.
Bir kuyudur koru. Sessizce düşer yıldızlar.
İri görünürler, gene de düşerler, ve hiçbir boşluk görünmez.
Düştükleri yerlere ateş de göndermezler

Devamını Oku
İsmail Aksoy

İnce toz üstünde ince yağmur
Hanın avlusundaki söğütler
Yeşillendikçe yeşillenecek,
Fakat siz, Efendim, iyisi mi ayrılmadan önce şarap alın,
Değil mi ki Go’nun kapılarına vardığınızda
Dostlarınız olmayacak etrafınızda.

Devamını Oku