fotoğraflarla konuşurmuş insan
bir sır gibi saklanan her şeyi
o donuk bakışlara ve o sahte yüzlere anlatırmış
cevapsız kalacakmış sorular
fotoğraflar hiç konuşmayacaklarmış
kimin umurunda eller bomboş
kördüm
kördüğüm yolara düştüm
bir güneşin peşinden koşuyorum sandım
defalarca çakılınca yerlere
dolanınca karanlık ayaklarıma
kırık dökük kalbimi toplamaya çalıştım
basamaklar
basamaklar
basamaklar
yorgun, ihtiyar merdivenin
basamakları
gıcırdayan, çatırdayan
benim için gülümse
inci gibi parlasın gözlerin
hani bir dert üzerine üzerine gelirse
acı ile yansın yüreğim
bilemezsin ne de çok isterim
iflah olmaz şu terk edip gitme arzusu
yok mu insanın içindeki şu garip yabancı
kalbe inen yumruk darbeleri ile kanlanan gözlerdeki
çaresizce yanan pişmanlık ateşi
ve aşkın, bir türlü silinemeyen o son bakışı
çiçek tohumlarım vardı
toprak yoktu
ne yana baksam çöl
ve bulutlar yoktu
çiçek tohumlarım vardı
çiçek tohumlarım vardı
toprak yoktu
ne yana baksam çöl
ve bulutlar yoktu
çiçek tohumlarım vardı
soğuk kış akşamlarında
beyaz karlar altında
kanlı can pazarında
biz kaybettik
özgür ülkenin tutsakları
ve biz, çöldeki kum taneleri
bu sabah anılar düşmüş peşime
hangi yaşanmışlığa baksam benim, diyemiyorum
mutlulukların özlemi, gözyaşının acısı
hangisini tatsam nefes alamıyorum
kaybedeceğini bildiği halde
tutkularına oynamış kumarbaz gibiyim
gözlerimizi kapasak
ve bir başka dünyada uyansak ya
hayat akıp giderken
iki bakış arası zamanı durdursak ya



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!