Kuşlar, sizler duydunuz,
Kanat çırparak uçtunuz.
Bizler haberini beklerken,
Sizler o sese vuruldunuz.
Kuşlar, size gökler mavi,
nsanlar çok kötüymüş anne,
Bana sen öğle dememiştin!
Onlar seni çok sevecekler,
Sende onları sev demiştin anne.
İnsanlar çok kötüymüş anne,
Kumdan kalelerle çevrili ömrüm,
İnce kum taneleriyle örülmüştü.
Parçalarımı birarada tutan da,
Yavaş yavaş eriten de suyundu.
Suyunla eriyen ömrümün tesellisi,
Ademim aklı fikri yalanla dolanda,
Zeytinyağı gibi, hep üste çıkacak.
Bilmez ki, doğrusu, yalan olacak,
Çıkarttığı yangın kendisini saracak.
İş bilen ademin ağzında bir sakız,
Tarlamdaki kemirgen küçük aç fare,
Hükümran olmuş bağa ve bostana.
Yetki ve payesi iki çift kemirgen diş,
Aman vermez rahat durmaz yerinde.
Geldiği kokuşmuş yerleri hiç mi bilmez?
Ekmek tahtasında,
Bıçak kesmiyor.
Nefsim çalışıyor,
Yemek kesmiyor.
Yudum yudum,
Taddığım için,
Kimse bilemez,
Kimse anlayamaz,
Dirhem dirhem artan,
Gönül yaralarımı.
Solmuş yapraklarım,
Ateşlerde kor olmuş umutlarım,
Anlayıp çabalar göstermek yerine,
Kaybetmek adına ne varsa yaptık.
Benliklerimize zulum olmasın diye,
Dost bildik onu, o ne dediyse yaptık.
Zamansız yakalandık acı rüzgarlara,
Kılı kırk yararınca düşünceler,
Kırklarda da hayır vardır deriz.
Kırk dereden su getirince,
Kırk senede bitiremeyiz.
Bir delinin kuyuya attığı taşı,
Kırk akıllı olsak çıkaramayız.
Toprağa düşen kara sevindi,
O an beyaz bir sayfa gibiydi
Sevinçle koştu,adını yazdı beyaza.
Yanına içi boş bir kalp çizdi.
Ve adının yanı başına kardan adam.
Varlığını hissetmek için yanında,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!