Gözlerinin derin yarası
Tarifsiz anda gün alası,
Hissettiğin hep fikrinde
Zikrinin o ince tafrası…
Hayat sonsuz bir bilmece
Derin bir boşluk oluşmuştu bozkırda
Ufukta gördüğüm siluet, duman izi miydi
Atlılar mıydı yoksa, hayallerim mi ya da…
Tüy kadar hafif genç hayatlar geçiyordu
Gözümün önünden uzaklaşırcasına
Çağlayan gözyaşlarının tam ardına
Gizlenirdi boynu bükük bir hayat,
Göremediğin ve asla hissetmediğin
Çılgın, sessiz ve gizli gözyaşlarımın.
Denizin ayaklarına serilmiş bedenim
Hayatta tutan hafiften beni
Senden kalan izlerdir şimdi,
Bende saklanır ayakta kalanlar
Bir hüznün kısalan eşliğinde,
Darda nefes almaya çalışandır
Bir düşün zorlu esaretinde,
Kadındı iyi ya da güzel bir insana eşdeğer
Kavramlar arasında sıkışıp hiç çıkamayan
Silinmiş kaybolmuştu artık duyulmayan adı,
Suskun titremekte zayıf morarmış bedeninde
Varlığına kavuşmaya bekleyendi insanlığı…
Kara bir günün içinden geçen fırtınanın
Hüznünü fısıldar gibi bakar yorgun gözlerin,
Gidenlerin ardından dökülen gözyaşlarında
Yüreğime süzülen yangın olur eritir beni…
Üzerinde omuzlarımın eğreti bakıp duran
Zamanın herhangi bir yerinde
Durağındasın unutulmuş anın,
İçinde sonsuz söyleşileri var
Cüce ölgün ve dalgın umudun
Upuzun ve tatsız kelimelerde.
Bin yıllık esaretin ve kasvetin
Yalnızlığının garip türküsüdür
Yine söylenen hep derinden,
Yağmur her yağdığında yine
Ağlayan kayalardan süzülerek
Anaların gözyaşı olup dökülen…
Yatıyorsun ölüme her gün
Yine ve yeniden şimdi,
Serseri mayın gibi savrularak
Yatıyorsun yine ölüme…
Sırtında zorbanın keskin bıçağı
Bir kuş uçumu mesafeden gelip
Maviliklere dokunabilen fırtına,
Uzun sıkıntılı bir yolculuğun
Habercisi olmuştun bir zaman…
Su damlası olup yüzüme dökülen
Tanıtım yazınız çok güzel
Matem ... Yüreğinize sağlık
Şiire dönen kaleminiz herdaim var olsun.
Saygılarımla..