Kalabalıklardan kaçıp sana sığınıyorum,
Koynunda güvenle barınıyorum;
Sessizlik ülkesi sığınağım;
Yalnızlığımı paylaştığım,
Dertlerimi anlattığım,
Dert ortağım.
Bir kartalın uçma rahatlığını verir bana varlığın.
Cesaretimdir arkamda hissettiğim güçlü duaların.
Baharlardan derlenen çiçek sepeti kucağın.
Beni sarıp sarmalayan sevgi demeti kolların.
Kaç kere çekip aldı beni ateşlerden
La la sol la la sol
Fa sol fa sol
La la sol
Evet bir nota ancak bu kadar ezberlenir,
hüzünle söylenir.
Roller dağıtılırken bu fani dünyada,
en zor rolü vermişler babaya.
Başka söz sanatı yokmuş gibi
benzetmişler babayı
başında sert rüzgarların estiği,
her daim tepesinde karların yer ettiği;
Farklı yönlere baksak da
Baktığımız yer aynı dünyaysa
Bu hır gür niye?
Yürüsek de farklı yollarda
Çıkacağımız yol aynıysa
Öğretmenim!
Haydi, bize bir resim çiz ;
İçinde hayatımız gibi dört mevsim
Gökkuşağı gibi her tenden ve renkten
İnsan olsun:
Sen, ben, hepimiz.
Araba vızıltısıyla dolu yolun kenarında,
Ölü tekerleklerle ördüğü dünyasında,
Nefes alıp veren çınar kendi havasında.
İşinin başında, kavruluyor yağında;
Suskunluk yağıyor yüzünden bayram sabahında.
Cazibesiz manzarasını örtüyor örümcek asma.
Tarihten çıkıp da gelmiş gibi çadırlar.
Sağlı sollu ,saf saf dizilir tezgahlar.
Tezgahların üstünde iştahları kabartan,
Sadece parayla alınan
Rengarenk sebzelerin;
Çekici meyvelerin
Pirim, atam!
Geride kalan son varlığım,
Sevgisinden içmeye doyamadığım,
Gölgesinde yaşamaya kanamadığım.
Hayatın ağır yükünü omuzlarında taşıdı yıllar yılı.
Soğuk yüzlü kışın
Sıkışıvermiş ortasına
Sıcak gülüşlü bir gün
ve ben herkesten sürgün.
Senin hayalinle ısınıyorum
Fotoğraflarınla eski günlerin tadına varıyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!