Yollarını gözledim, her gün battı bu güneş
Hasretinle kavruldum, sanki kalbimde ateş
Bu amansız sevdaya, bulunmaz bir başka eş
Belki dönersin diye, ben hep seni bekledim
Burada, bu kıyıda, iyot kokusu var şimdi havada,
oysa benim burnumda hâlâ
yağmur sonrası o avlunun toprak kokusu.
Çocukluk dediğin, pasaportu anılardan bir memleket,
Bir kimlik bıraktın ki, sanki benim değil,
Her ayna yüzüme vurdu, "Artık ona eğil!"
Adresim dört duvardan ibaret bir zindan,
İçinde sensizlik var, dışında ise hazan.
Ben Gülü Rana’yım, aşkın baharı,
Duyar feryadımı andelib zârı.
Hüsnümde gizlidir, aşkın kararı,
Şeb-i aruz gibi, özüm yanıyor.
Gönül sarayımı, virane ettin
Neşemi, sevgimi, hep alıp gittin
Bahar dallarımı, ateşe attın
Yeşeren bir fidan, dal mı bıraktın?
Bir Kedi Sükûneti ve Beton yığını...
Beton. Yine beton. Ufka kadar gri bir yorgan.
Gökdelenler, sivri dişli devler, bulutlara değil,
hırslarımıza uzanır, daha yükseğe, hep daha yükseğe.
Gönül deryasına, usulca daldım,
Hayalden bir demet, çiçeği aldım,
Senin olmadığın, yerlerde kaldım,
Hasretin mührüyle, bir şiir yazdım.
Gönlümün dergahında, bir ateş yakılıyor
Evrenin aynasına, hayret ile bakılıyor
Sözcükler birer birer, ipliğe takılıyor
Mânânın tezgahında, bir şiir yazılıyor.
Yokluğun,
Balıkesir zindanında unutulmuş bir tütün paketi değil, aşkım.
Ne de paslı bir demir kapının gıcırtısı.
Yokluğun, kan kırmızı bir gelincik tarlasında
Bu gız bana neye, hep Agam deyu...
Pınar başında ha gördüm ben onu
Dedim bak bu sevda olucek sonu
Hayal gurarken de, gördü bak beni
Bu gız bana neye, hep agam deyu...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!