Yıkık bir saltanat kaldı içimde,
Tahtında anılar, tacı elemden.
Bir fırtına koptu sevda gecemde,
Geçtim o zehirli, tatlı kelamdan.
Sürgününde yorgun düştü bu beden;
Onlar giyer, yeşil başlar
Çatar durur, kara kaşlar
Sözü zehir, dilde taşlar
Aşkım Hak'tır, kime ne ki?
Kintsugi...
Ben,
acemi bir ustanın elinden çıkmış, sade bir kaseydim,
tek rengin ve pürüzsüzlüğün sükunetinde.
Zaman,
parmaklarımın arasından sızan ince bir kum değil,
içimde birikmiş,
kristalize olmuş bir göl.
Her hareketimde çatırdıyor.
Kırık Pusula..
Yosun tutmuş kuyuların dibinde aradım seni,
sessizliğin çığlık attığı o en karanlık demlerde.
Hiçbir ayrılık, iki kişiyle başlamazmış meğer,
senden kalan o derin boşluğu kucakladım sadece, çaresizce.
Kırık Terazi..
Gökte yıldızlar küskün, ay ışığı soluk,
Suskun dudaklarda donmuş eski bir soluk.
Yüreklerde kor bir acı, her bakış donuk,
Bir feryat yükselir, kimsesiz, boynu buruk.
Bir şehir var içimde,
suskunluğu pas tutmuş kaldırımlarında,
gölgeler birbirine çarpa çarpa büyüyor.
Her köşe başında
KIRK BİR KERE MAŞALLAH (O'NUN AŞKINA)...
Kadir-i Mutlak'sın, sensin Yaratan,
Gönüle nurunu sensin akıtan,
Bizleri yokluktan varlığa katan,
Sensin tek Habibim, sensin can özüm.
Ey insan bencillikte ileri gidiyorsan
Ağayım paşayım diyorsan
İşte budur sendeki noksan
Hak da olmak için kitap okuyalım.Okumak da kalmışız geri
Suçlu saymışız kaderi
İşte budur insanımın kederi
İçimde dipsiz bir vadi,
yankısız.
Toprağına ne zaman düşmüşse tohumu,
kök salmış iki ağaç:
Biri zakkum, dalları göğsüme batan,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!