Huzur sade bir gümüştür
Tahtımız kadar yüce ve gür
Çamlık havalarıyla dolu
Ve çamlık havaları gibi
Huzur gökte başlar
N.'ye
birgün mutlaka
alevi boşalır gözlerinin
iklimlerin şaşkın vuruşu gibi
-Bachmann'a-
Rüzgar dövüyor kapılarımızı
Kalk hadi kuzeye gidelim
Topla içindeki barhanaları
Durmayıp burda kuzeye gidelim
kuşlara inat,sulara mürteci
hem aşkım hem aşkın
adamıyım ben,
bir gece güneşine bırakılmış çölde
rüzgarlı sulara karşı sürülen
atlıyım ben.
Bir ikindi gölgesi gibi
Uzuyor,uzuyor,uzuyorsun
Sonra tüm bedeninle
Bir şehre giriyorsun
gülüyorsun
kırık hayalleri dağıttım
savdım içimdeki korkudan övgüleri
kovdum
emip bıraktım ciğerimden nargileyi
kaçıp kurtuldum zaman bulvarından
içtim sonsuz yalnızlığın ışığını
Yaramaz bir el
Uçuşan hayallerimde
O kadar ilkel
İçimden kime serzeniş
Uykuma dolan gece
Uzaklardan gördüm şavkın tonunu
Goriot Baba şarkı söylüyordu
Çocuk erken yaşta gülümsüyordu
Bıldırcın sofrasını andıran
Yüreğin yine kan; kas, katı kan
Yoldur yürüdüğümüz;
dağ başlarına kadar çıkar
bulutlara,güneşe kadar...
Uçsuz bir yürek konuştuğumuz
Sonsuz ve sessiz
Hep konuştuğumuz;hep sustuğumuz
Yola iz bıraktı kar yağdığında
Ölüm veremli kızı önce buldu
Çimenliğe gömüldü vurulan serçe
Suna beyazı alnının rengi olurdu
Alevleri kuşattı nüveylânın gözleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!