bırak gideyim
tenha duru yurduma
kırık bir umuda
bağladın ellerimi
kar maskeli
bir avcıymış gözlerin
hava on sekiz derece
mutedil
deniz çarşaf gibi dingin
kumullar ıslak ve ılık
sahilde herkes sereserpe
adamlar
ıssız bir adımın
dinginliğinde gün
şimdi yürüyorum
sessizliği kucaklayan sabaha
günün ilk merhabası
penceremde açılıveren çiçekten
birin sisi;
ilk elde leylaklar,
bahar nüfusuna kayıtlı
ikincisi;
yakıcı bakışlar yaz,
sen
mağaralarda gizlensen de
görünmediğin caddeler
ağlayabilir ardından
güneş gibi
bakmadan görünürsün
hayaldi suyun hey! hilalle oynayışı
yanılsamalar bent asıl ben akıyorum
kaç fasıl konuşur bu yapraklar bence bir
ömür kadar ki ardını bilemiyorum
çin bambusu tohumu ekmişim yollarına
atlarımın yelesi ilhamdır kuşlarına
aklımın kıvrımları karıncana yoldurur
canhıraş benliğimi vurdum yamaçlarına
çin bambusu tohumu ekmişim yollarına
Yılların varacağı an belli,
Kime ızdırap, kimine düğün,
Bir donuş ki; susturur dili,
Hengamede unutulan ölüm.
Elinde taşıyan tuzdan anlamaz,
Onu yarasına basılana sor.
Gülü sarmayanı, diken acıtmaz,
Aşkı dost bağıyla asılana sor.
Anlatır her eser, kifayet etmez,
bir
gel yâr!
gölgeler nefesime perde salmadan
gel
dilimin kıvrımında saklı öykülerim var
ki
Tepeören'le ilgili bir şiire bu sayfalarda rastlamak çok güzel. teşekkürler Ersin kardeş.