Bilirsininiz ya! bizimde misketlerimiz
Yamalı bir topumuz, bilye arabalarımız vardı.
Islatıp kıç kızağı kayılan çimen yamaçlarımız,
Karabukkal kovaladığımız şapatanlarımız vardı.
O zamanlar gam-kasvet az,
Heyecan ve merak çok,
En moda kıyafet kendine yakışan gün
Tüm zamanların en moda trendi benim
Bir kez daha ne kadar farkettim bu gün
Bu gün ve her yeni gün elbisem hüzün
Titrek anlamlara nazlanan bu satırlar
zaman denen hokkayı çevirdikçe elimle
gözlerinde yok olan yılları görüyorum
yokluğunla törpülü şekillenen duygu bu
denizin kıyısına çağrılar örüyorum
rüzgarın savurduğu yığılırken yarınlar
İri bir sazan uçmakta gölün üstünde,
Geri dönerken martılar, akşam çayından,
Kaplumbağa kulaç atar, göğün yüzünde,
Baykuşa kırıntı kalır, hasat payından.
Yine kızıl bir akşamdı,
Gözleri gözlerimde,
Yürüdük, konuştuk, güldük,
Ordan burdan derken,
Sevdaya demirledik,
Okşadı bu deniz,
Şu sakin halime bir şeyler oldu,
Yolumu hayale vurdu gözlerin.
Rüyalarım bile bir garip oldu,
Beni yaman hale koydu gözlerin.
Mutluluğa giden kapı diyordun,
Bilmelisin ki?
Yine en geniş günlerimde,
Güneşimle,
Hardasın.
En koyu gecelerimde,
En kuytumda,
gelincik baharı gölge ve rüzgâr
bana yeni, şiir duruşunla gel
o sözlerin soluk yüzlü yarınlar
söyle, gün görmeyen kaç kelimen var?
gözlerin rüzgâri ve gölgen bahar
O kadar ihtiyacım var ki;
Sen yoksun.
Gözlerin üstümde,
Sözlerin ezberim,
Yoksun.
Yanımdasın yine,
Şakağımda saatin soğuk yüzleri,
O hazanı pompalar, kılcallarıma,
Zamanı geri geri koşuyor atlar,
Çatlar, taşımaz suyu yangınlarıma.
Yanmadayım, asude gazellerim ben,
Tepeören'le ilgili bir şiire bu sayfalarda rastlamak çok güzel. teşekkürler Ersin kardeş.