Çıkageldi bir adam/ bir karakış gecesi
Yüzü ağlamaklıydı/ hasret doluydu sesi
Dedi; bu senin baban/ beyaz tülbentli anam
Dert bir değil ki dedi/ hangi birine yanam
Bazen olur dilim tutulur, konuşamam
İmdat isterim gözlerimden çaresiz
Kalbime tercüman olur gözlerim.
Utanırım titreyen ellerimden
Yelken açar duygular, yasak düşüncelere
"bir ‘yazar’ öldü diyeler,
yüz yıldan sonra duyalar,
ılık su ile yuyalar,
şöyle ‘saygın’ bencileyin"
Tanımsızdır sevdalar benim gönlümde.
Ve hatta anlamsızdır bir çoğu.
Ben sevdalı değilim;
Yoksa ruhumda pranga izleri!
Ve alışmamışsa kulaklarım,
Gözlerim alabildiğine zindan
Olabildiğince Yedikule’dir ruhum
Beynimse bir o kadar gece.
Bense ölesiye sabır tüketmekteyim.
Yutkunurken Cebelitarık,
Şuramda bir Endülüs türküsü düğümlenir.
Bu neyin resmidir?
Kim çekti bu kanlı fotoğrafı?
Tetiği çeken kim?
Dağları gösterme bana acılı anam
Dağ tetik çekmez, dağ adam öldürmez
Tatlı tatlı söyle de gör
Dilden öte dil var imiş
El ne demek öksüze sor
Elden öte el var imiş
Binme ihtiras atına
Ey vatan evladı; şimdi menzile
Varacak zamandır; düş önümüze.
Bu açık yaralar kanasa bile
Saracak zamandır; düş önümüze.
Paraya tapanın vicdan nesine
Her şey eskisi gibi olacaktı hani,
Eskiden olduğu gibi muktedir
Bir fermanla esirler hür
ah yatırsaydım acı-yan-yanlarımı
bir söğüt gölgesine…/
elleri böğründe ırgatlar
kazmalarını vururken
bahara değen toprağa
para babalarının kahkahaları alçalırdı o vakit
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!