Aşka henüz kanacakken, gitmekte neyin nesi
Maşuğun hoş hasbihalden, hiç gelir mi gidesi...
Saklama sevdiğim,
aşkını benden...
Gözlerin, seni
seviyorum derken...
Sen deli gül gibi,
bencillik etme...
I.
Hiçler zamanından çıkıp geldim
Çok zamanlı takvimlerin arka yüzlerinden
ve ben kimi görsem, o denli
Tanırım gözlerinden
Bir serzenişe ve dolayısıyla bir ütopyaya hayat vermeye yetecek her imkân mevcut şu anda yazı masamda.
Rüya' dan yeni uyanmışlığımın mahmurluğu, gözlerimin daldığı yerde bana gülümseyen hayalin, dumanıyla her seferinde ismini resmetmeye çabaladığım sigaram, rutin salaşlığım içerisine dağıttığım müsvette edipliğim ve baş tercümanım kurşun kalemim...
Yine seni yazacağım evet...
Fakat bu serzenişim daha öncekilerden biraz farklı olacak sanıyorum...
Sen şimdi dışarıdasın
Yemek yiyiyorsun belkide..
Ne şanslıdır,
Ellerine değen çatallar, kaşıklar, bıçaklar..
En çok ta ağzında dağılan lokmalar.
Hangi ikindi vaktinde bize yağdı ki yağmur?
Hangi nisan çağladı nazarlarımızdan...
Bir sen vardın baki birde ben
ve sevda sinelerden silinmeyen...
Ne kadar toplamaya çalıştıysak ta
bu darmadağınıklığı
Bu gün, günlerden pazartesi.
En kalabalık yalnızlıkların,
Birazdan başlayacak mesaisi...
En kurak dudak izlerine,
Yenileri eklenecek bu sabah
Pinhan' ım;
Sen bu şiirden de habersiz iken
Ben yine uzaklarda olacağım...
Erişsem ne çare, âb haiz diken
Gönlümün hiç solmayacak çiçeğisin sen...
Senin her mevsimine razıyım ben
Gelişin sümbüllere olurken mesken
Gidişin yüreğimde açan beyaz kardelen...
Yine şarkılardan fal mı tutuyorsun,
Yoksa iki nağme arası,
bir rüya’dan medet mi umuyorsun…
Zor dostum zor,
Ayrılık ateşten kor…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!