Ne yaparsak yapalım birbirimizi tamamlayamadık.
O tamamlar sandıklarına koştu.
Ben eksik yanıma.....
Gün geceyi kızıla boyar,
İyi niyetlerim samimiyetsiz duvarlara çarpar.
Bir günaydın’ına yenik düştüğüm insanlarda,
Birikmiş ne kadar çok alacağım var.
Oysa benim girdiğim her yol vefa'ya,
Attığım her adım insafa çıkar.
Erguvan zamanlarındayım mevsimin,
Acıyan yanlarıma merhem olmuyor.
Dikey hüzünlerden geçiyorum,
Kavuşmalar kollarımı yatay geçiyor.
Ben bu mevsim hep böyle oluyorum.
Biraz suskun biraz da kendiyle muallak.
Eğer ben bir erkek olsaydım,
Sevdiğim kadın ;
“Akşam ne yemek istersin” diye sorduğunda,
“Bir tas çorba olsun ama içinde illa sevgin olsun, yeter “ derdim.
Taktığı takıları, giydiği bilmem kaç yüz çift ayakkabıları,
Erzurum’lu dedeye sorduk.
“Dede;seni aramıyor seni sormuyorsa kesin arayıp sorduğu başka birileri vardır diyorlar. Sen ne dersin..?”
-“Hızan göyünlerine galah gire,su damçisi gibi hatunun gıymayını heç edene ezilmeğe değmez gadasını aldığım.Eyleş hele çay içek,soyka göyünlüleri üreğimizden def edek.” dedi....
Eskiler ne güzel insandı .Komşuluk diye bir kavram vardı.Komşusu açken tok yatan olmazdı.
Mahallenin abileri mahallenin kızlarını koruyup kollardı,yan gözle bakmazdı.
İnternet falan yoktu.Erkekler kahvede,kadınlar kapı önlerinde sohbet ederdi.Genç kızlarla delikanlılar çeşme başında kaçamak buluşurdu.Kimse telefonuna kitlenip milletin karısına kızına mesaj atmazdı.
Mektup vardı.Aylarca yolu gözlenen postacılar en baba adamlardı.
Eskiden hatır gönül bilmek vardı.Kimse kimseye yamuk yapamazdı.
Ataya saygı vardı.Ailenin büyüğünün sözünden çıkılmazdı.
Ey çocuk!
Bizler, güzel ülkemizin topraklarının her karışını, cennet vatanımızın misak-ı milli sınırları içinde tek bir düşman dahi kalmasın, bütünlüğü bozulmasın, ay yıldızlı bayrağımız ilelebet dalgalansın diye kanlarıyla sulayan ecdatların torunları olarak, onların bıraktığı emanete ihanet etmeden Cumhuriyetimizi 100. yılına kadar onurla, gururla getirdik.
Şimdi bu şerefli görevi devralmak sana düşüyor. Yoluna; andımızı okumanı yasaklayanlar, İstiklal Marşımızın bestesini uyumsuz bulanlar, yaşıtlarını çocuk gelin, çocuk işçi yapmaya çalışarak sırtından para kazanmaya çalışanlar, kirli ellerini bedeninde gezdirmek isteyenler ve onları affetmek için her türlü hukuksuzluğu uygulayanlar, örümceklenmiş beyinlerinden sızan ağlarını tertemiz beynine atmaya çalışanlar çıkabilir. Bizim kılavuzumuz büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve ilkeleri oldu. Senin de kılavuzun bu olsun. Soylu bayrağımızı, şanlı Cumhuriyetimizi gelecek yüzyıllara ulaştırmanız için bu asil görevi sizlere devrediyoruz. Biz çocuklarımızı böyle yetiştirdik. Sizler de böyle yetiştirin ki Cumhuriyetimiz hep var olsun.
Sen gerçeğimsin, ben senin sonun.
Adımıza yazılmış tüm şiirler fail-i meftun.
Firdevs ninem bana
" yeryüzünde yetmiş iki buçuk millet var kızım" derdi.
"Her milletin içinde binlerce insan ve her insanın içinde iki karakter..."
Küçüktüm..Pek anlamazdım ne demek istediğini.Büyüdükçe yerine oturmaya başladı taşlar.Hele ki sanal alem icat oldu,ninemin sözleri her gün kulaklarımda çınlar oldu.
Bir kaç kitap çıkarmış sözde şair sıfatına erişmiş ama insan olmak adına bir nebze yol kat edememiş bazı insancıkların sırf kendinden iyi şiir yazdığı için bir çok arkadaşa iftira attığını gördüm.Keşke sadece şiirlerine olsaydı bu iftiralar.Bazen hadlerini aşıp karakterlerine,yaşantılarına varana dek çatal dillerini uzattılar....Hani eli kalem tutan,okumuş insanlardı en güzel örnekler...?
Oysa ben yazdıklarında doğru düzgün anlam bütünlüğü bile olmayan lakin yüreği sevgi,saygı,hoşgörü,tevazu dolu insanlar gördüm.Yazdıkları değil yürekleri cezbetti beni.Aldım başımın üstüne koydum karakterlerini.
Sana adanmış şiirlerin arasına sıkıştırıyorum pişmanlıklarımı ,
Zulamda hep bir tedirginlik besliyorum.
Yüzünü arıyorum bakmaya korktuğum aynalarda ,
Eşgali belirsiz kavuşmalar hayal ediyorum.
Galiba ben seni unutamıyorum.
Serbest vezin şiirlerin en güçlü ve en güzel kalemi,şairine saygı ve selamlarımı sunuyorum..