geldi mi gitmiyor başın ağrısı,
çok uykular böldüm gece yarısı,
dert midir, sevda mı, yoksa sancısı,
yüreğimde bir taş, elimde sızı.
baktım aynalara, solmuş yüzüme,
Herkesin bir bekleyeni var,
ben ise bekliyorum,
ne gelecek bir gemi,
ne dönecek bir yolcu.
Beklemenin rengi gri,
Saat kaçta gördün,
belki hüzün vardı sokakta.
Rüzgar, usul usul eski bir şarkıyı fısıldıyordu,
ve gölgeler birbirine sokuluyordu üşüyerek.
Zaman, aşk vakti değildi belki,
Derdini aklında beze bürümüş,
Bebeğin beşiğini mezar bellemiş,
Yozgat’tan Ankara’ya göçü döşemiş,
Bir göz odayı evi bellemiş.
Sobanın dumanı umut bellemiş,
Benim ayakkabılarımı giy bir gün,
Adımlarımı hisset taşlı yollarda.
Rüzgârı duy teninde,
Savrulan yapraklar gibi,
Beni anlamak için, düş yokuşlara.
Bir gün giy benim yıpranmış ayakkabılarımı,
Adımlarımı say rüzgârlı yollarımda.
Taşların soğuğunu hisset,
Ve teninde yankılanan sessizliği,
O zaman anlarsın, neden sustuğumu.
Yüz defa söyledim sana,
üzüntülü değilim, benim mizacım böyle.
Saklı bir hüzün gibi durur gözlerimde,
ama alıştım bu ağırlığa,
ne bir şikâyetim var ne de beklentim.
Yıldızlar sessizce göğe dönerken.
Bir rüya gibi silinip gitsem,
Adımı an, içten bir nefeslen.
Beni unutma, gece çökerken,
Toprak kokusu hüzünle inerken.
Yıllar geçti, içim yandı,
Ne bahar bildi, ne kış dindi.
Hayat, benden neler aldı,
Ben seni hep hatırladım…
Aşklar unuttu, yeminleri,
Ben seni hiç unutmadım,
Ne rüzgârın savurduğu yapraklarda,
Ne de bir yağmurun bıraktığı ıslaklıkta.
Adın hep saklıydı,
Göğsümün en derin, en sıcak köşesinde.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!