İstanbul Aydın Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı mezunu. İstasyon Sanat Akademisi’nde Resim okudu.
Yıllar önce içimdeki gizemli ormanın kapısını sana açtım, yaktın. Yerine küçük bir şehir inşa ettim, uzaktan baktın. Şimdi sen romantik bir şehre aitsin, bense bir adaya… Hiçbir adam kilometrelerce ötede yalnız kalmamalı. Yoksa geri dönüş imkansız.
Yaşantım gözlerden uzak bir kayık,
Senin güzelliğin ise bir yalı.
Belki de sevgim daha iyisine layık..
Ben seni derinlerde aradım arayalı,
Kulaklarımın pasını silerdi fırtınalar.
Ve ben sana doğru açıldıkça,
İnsanın ilk tanrısı belki de annesiydi. Aylardır anasının rahminde, o muazzam sevgisiyle kendisinin her ihtiyacını sağlayan Tanrı’yı görmek için, o minik dünyadaki yaşamını tamamlarken bebek, artık yeni bir dünyanın kapısını ayağıyla çalıyordu. Ağlamaktan yorgun düşen bebek, daha gözlerini bile açmadan annesinin yerini biliyor. Ve onun sadece göğsündeki sütünü içmiyordu. Aynı zamanda muhtaç kaldığı, kalbindeki eşsiz sevgiyi de lıkır lıkır içiyordu.
Doğmadan önce hissettiğimiz Tanrı’ya büyüyünce de kavuşmak isteriz ama artık aşk, herkesin harcı değildi. En azından bebek, kime gönül bağlayacağını iyi biliyordu. Doğru bir insana aşık olmakta değildi mesele.. Doğru sandığın herkesten kalbine tekme yemiş olsan da, aşkın değişmeyip, ayağa kalkmaktı mesele. Belki en az bir bebek kadar yorulurlar o ayağa kalkanlar.. Ancak gözlerinden yaş değil, ter akar yorgunluktan. Çünkü kalp yalnızca kelimeler ile değil, gözlerle iletişim kuracağı insanı arar. Bunca aşk kayıplarından sonra insanın karşısına çıkan doğru aşkı, onun için dünyaya ikinci doğuşuydu. Ama gel gör ki birisini adam gibi seversen, karşındaki hiçbir zaman kadın gibi anlayış göstermiyor.
Çocukçu duygularını kaybedenler, genellikle tembelliğini korumuş ve kullanmışlar aşka karşı. Aşkta istediğini göremeyenler, aşkın gözü kördür derler. Onlar dış görünüşten daha fazlasını hayal edemezler. Halbuki aşk gözlere netlik, canlılık verir. Bazen ana rahmindeki unuttuğumuz evreni görmek için, gözlerimizi kapamak gerekir.
Bütün anne ve evlatları birbirine doyamazdılar. Oysa ki anne, ben seni gördüğüm tek bir anı bile hatırlamayı ne çok isterdim. Ne var ki sen bana ve ablama karşı evlat sevgisini ilk tattığın zamanlarda, yeni bir dünyanın kapısını açacakken, aralık bıraktın.
Ve bizim bağımız, artık dünyayla sınırlı değildi. Seni görebilmek için gökyüzüne bakarım sadece. Çünkü gökyüzü bir kapı aralığından ibarettir. Duydum ki anneler çocuklarını hep merak ederlermiş. Artık bu durum bizde tam tersi. Ben annesizliği hissetmemek için kendi kalbime öyle hesap sorarım ki, seni özlediğim zaman bazen yıldızları sayarım ya da denizdeki dalgaları.. Ama hala ortalıkta yoksun ve sonu gelmiyor zamanın.
Artık sen gökyüzünde bir yerde değilsin, sen her yerdesin. Ve her zamanki gibi bugün de yanımızda olmayı başardın anne, sol yanımızda...
-
Bir bitmek bilmedin kasım.
İşlenmemiş, boş bir gergefti,
Senden arta kalan mirasım.
Aşk hep ıskaladığım hedefti.
Bağcığı açılıyor hüznün sık sık.
İncelik gösterirsen, incinirsin. Sevmezsen ise sevilirsin. İnsan, vefası ile geleni değil, kafası ile denk geleni sever. Bir ilişkiye girmek en kestirme yoldur. Zira ilişkiler sözleşmelidir. Bu durumda ne sevilenin kalbi kazanır, ne de sevilmeyeni seven kalbin...
Kalbini hissettirmek, ancak gözlerin birbirini yansıtmasıyla mümkündür. Zira araya sözler girerse, gözlerden sızan tozlar kalbinde birikir. Eğer akıl ve kalp arasında çember olan hassas bulutlar kızışırsa, aşkın gözyaşları ertelenmez. O senin içini emer ve hoş kokuyu ortaya çıkarır... Gözün kapalı sevmek, riske aldırmadan ormanın derinliklerine dalmaktır. Ve içine doğru ağlamaktan kök salmış yalnızlık çiçekleri, güzel koksalar da, göğsüne sarmalanmış yabani otlardan da sorumlu olmaktır.
Sevilenin beslemediği kalbini gözyaşların dışa vurur da vurur. En güzel duygu unutmaktır, ansızın hayallerin seni bulur da aklın durur.
Hala kendime sorup dururum, aşk nedir?
O hiç ummadığın bir insanda,
En zor yoldan bulduğun hazinedir.
Ruhun toz, toprak altında kalsa da,
Değerli hissettiğin bir kalbi kazarak,
Onda kendini bulma çabasıdır aşk.
Güzün ayazı bitti, bu kışın ılık bir versiyonu.
Çiftlikler istimlak oldu, kutlayamadık bağ bozumunu.
Ansızın başlar fantastik kış meyvesi sezonu,
Kötüsü yoktur cevizli kabak tatlısının.
Günah mı yılın bir haftası doysak ihtirasa?
Belki önyargısız,
‘Sevdiğim sensin’ dediğimde ödün patlar.
Ancak aşk, temiz görünmez acısız,
Dolayısıyla kendini bir şekilde ispatlar;
Gecenin perdesini aralayan belirgin yıldızlar,
Dingin okyanusta başlayan tedirgin dalgalar,
Ansızın hayallerimize sapladığın,
Şaşırtıcı darbeni nasıl unuturum?
Belki sen koşarak uzaklaşırken,
Merhamet edenim olur sandın.
Ama çığlığım çok sessiz.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!