(Sana bu yaradan ölüm yoktur,)
Sana bu yaradan ölüm yoktur,
Anan sütü, çiçekler merhemdir sana!
Bir doktor sizi falanca hastalıktan
Yatırıp tedavi etmek ister
Ürperen sokakları süpüren tipide
Yürürken hızlı
Şimdi değil sonra
Vurur yüzünüze aralık kapımdan
Bir garip yaz sıcaklığı.
Bitkinim, bitkinsin
Saçlar ağarır ümitlerle beraber
İnsanın evi olması
Büyülenmiş gibisin.
Satırlarda soldu yüzün
Bir lobut sallıyor boşluğa kendini
Egzersiz.
Kırlarında kargaşanın
Yaban beygiri eyersiz.
Kıyım kum
Parkın kuytularında
Çekilip kabuğuna
Yatışsın gürültü
Bekler kaplumbağa
Al benden de o kadar.
(Cevdet Kudret, Karagöz,
cilt II, 1969,
129’da, not :)
Meddah İsmet
1851 - 1914
Yürür asfalt ovalarda abdal.
Vitrinlerin düşen kepenklerinde
Hep hüzün çeşmeleri: lambalar.
Yüzer gibi önce bir tulum yavaşça
Yanaşır kıyımıza eski diclelerden
Pencereye kar düşünce
Çalar akşam çanı uzun,
Evi düzen içinde
Hazır sofrası çoğunun
Gezgin-göçebe kimi de
Gelir karanlık yollardan kapıya
Yarı yüzüm gölge, yarı yüzüm ışık
Ansızın koptu aradaki bağ.
Yasak bölgelere girdiğimdendi
Birdenbire duruşum.
Ben buradan giderim, çok geç oldu
Allah beni çirkin yarattı,
Cazibem yok yürürken.
Kahveci kızına mı bakılır,
Güzelle dururken.
Fakir doğup büyüdüm,
Behçet Necatigil tabiri caizse şiirimizin ordinaryüs profesörlerinden. Edebiyatla çok içli, dışlı bir insandı. Edebiyat onun tam anlamıyla hayatıydı. Böyle bir şair, bir daha dünyaya zor gelir.