Ne diye bulmuşlar
Dertliler biliyor
Geceler kaç saat.
İşlerdi acılar, katlanırdık
Ne sorsak, ne baksak
Ürperen yaralara çıplak
Havaların değmesi
Acır.
Korkunuz nerdeyse
Bir şey söylenecek, bir şey sorulacaktır.
Her çatı ev
Çadır da
Bitmez tasaları
Taşıyın sırtınızda.
Bıkılır, tükendi
İner kepenk
Susmak, içki, gürültü
Korur yangın duvarı
Birinden biri.
Isınırken tam bir buzun
Ben seni duvarların arkasına sakladım,
Karşıdan düz taş.
Varsın hepsi yanılsın, sevincime son yok:
Bahçem yalnız benimsin.
Bilerek değişik anlattım, seni duvar sandılar
Nerde neden kırılır
Bir üçüncü varsa önemsiz bir sözde
Birden kırılır
Neyi neden saklar
Arkasından konuşurlar bilir de
Nerelerde kaldı
Özlem gecelerini
Aydınlattığından
Nice aşk mektupları
Karanlık korkusundan
Belki de yollanmadı.
Ateş denizlerinde mumdan kayıklarla
Sağlam mı tekneler aşkları geçmeye
Güç.
Biri var pencere
Pencere önlerinde ağlar duruyor
Hulyalariyle yaşardı,
Bir Behçet Necati vardı.
Gece yarılarında, sokakta
Kâğıda birşeyler yazardı.
Şairliğinden yadigâr
Bu YELDEĞİRMENLERİ kaldı.
Artık ıssız kırları bıraktı Pan;
Şimdi birçok ülkelerin milyonluk kentlerinde
Asfaltlarda, betonlarda dolaşıyor
Kızgın, uzun yazların öğlen saatlerinde.
Blok apartmanların şahane katlarından
Behçet Necatigil tabiri caizse şiirimizin ordinaryüs profesörlerinden. Edebiyatla çok içli, dışlı bir insandı. Edebiyat onun tam anlamıyla hayatıydı. Böyle bir şair, bir daha dünyaya zor gelir.