Açtı gül gibi bir kere,
Saçtı neşe her yere,
Sen güllerden bir bahçe
Ben seni koklayan bir neşe,
Hiç dinmeyen bir koku bu,
Ruhuma işleyen.
9.11.11
..
Bir dünya düşün her yeri zindan
asil zindan olur,sen içinde yoksan
bir dünya düşün,mutluluk olmayan
en mutlu ben olurum,içinde varsan
bir saray düşün,mutluluk uçuşan
bana zindan olur,içinde yoksan
..
ESKİ /..
Naftalin kokar
eski sevgili sende
çeyiz sandığı
..
Bizim sınıf; tıpkı bir küçük dünya,
Çünkü her türlü yaratık var....
Bizim sınıf,sanki bir ticareşane,
Çünkü satmakta yoktur üstlerine......
Bizim sınıf;sanki bir bahçe,
..
Memleket Sathı; Eğitime ve Öğretime Dirlik İçinde Olmalı! .
= Kayıt No: 000.002 =
Memleket Sathı; Duyarlı Öğretmenlere, Samimi Öğrencilere! .
“DENİZ İŞÇİLERİ” Adlı Romandan Kısa Bir Anlatı:
Ev Hemen Hemen Adanın Dışında Bulunan Bu Burnun Üzerinde, Yalnız Küçük Bir Bahçe İçin Yeterli Olacak Kadar Toprakla Tek Başınaydı. { Kitap Adı: DENİZ İŞÇİLERİ – Kitap Yazarı: Victor HUGO – Çeviren: Nesrin ALTINOVA – Yayınevi: ALTIN KALEM KLASİK ROMANLAR/İstanbul/1970 – Sayfa:019 / Paragraf:01 - Kitap Cümlesi Seçkisi: Kemal KABCIK – ANTALYA - 22 Ağustos 2012 Çarşamba 13:29:45 }
..
Sen ey tepedeki güzel bahçe
Daha dün yemyeşildin.
Bugün ise sarardın.
Belkide yarın solacaksın.
Tıpkı biten ömür gibi,
Azar azar ince ince
Bir sükutu hayal olup kaybolacaksın.
..
Yaşanası şu dünyâda
Hiç hiçine ölüm niye
Zaten yaşarken rüyâda
Acı, keder, zulüm niye
Niye bu yoktan dargınlık
Nerede kaldı insanlık
..
Bahçe duvarında sarmaşık gibi
Gecenin ışıklarına gülümsüyor
Ve
Üşüyorum
Dudaklarımda ıslık
İçimde ateşten tuğlalar
Sarmaşıklar sarsın diye
..
Eski konak köşe başında;
Gül bahçe sokak yazar taşında!
Işıl,ışıl gözlerle bakar,
Her geçene el sallar.
Gülümser her gölgeye,
Uğurlar gidenleri;
Karşılar gelenleri…
..
O gece sana uzakta öyle üşümüşüm ki.
Yanıma ilk gelen ele sarılmışım.
Yanılmışım ve kaybetmişim kendimi.
O gün kaybettiğimi ilan etti tüm kazananlar.
Bu sabah ise sensiz uyandım.
Uykumda da yoktun zaten.
..
OLDU MU YANİ
Urla’ yı çok severim. İskelesi, Çeşme altı ve koylarıyla, tarihi ve otantik dokusu ile bekâretini korumaya çalışan bir Ege ilçesi. Ilıman iklimi, organik pazarları, tertemiz denizi ve kente yakınlığı ile yazlıkçıların gözdesi. İzmir’ de yazlık lüks değil, gereksinim sanki. Şehrin yoğun trafiğinden ve bunaltıcı sıcağından kaçtığımızda gidebileceğimiz bir fakirhanemiz var. Fakirhane ne ki? Aslolan gönüllerin zenginliği değil mi? Hele sabah serinliğinde martı çığlıkları, kuş sesleri arasında yürümek bir başka güzel. Galiba biraz dikkatli bir gözlemciyim. İşte bir yürüyüş izlenimim. Ben gördüğümü yazdım. Yine de karar sizin…
Yazlıkta, yürüyüş yolumda bir taş ev vardı şirince. Denize inen dar yolun başında bir levha vardı. “Sevda Sokağı” yazıyordu sadece. Takılmıştım bu isme… Fazla büyük değildi ev. Tek katlı fakat genişçe. Arka bahçesinde yaşlı ceviz ağacı, davetkâr bir asma altı. Denize bakan geniş balkonda rengârenk, çeşit çeşit rüzgâr çanları yılların sevda masallarını anlatırdı, ahh… Duvarların dili olsaydı.
Hanımeliler, yaseminler mis gibi kokar, sokağa taşardı akşamsefaları. Bahçe masasında en güzel örtüler, üzerinde hep taze çiçekler vardı. Öyle çok çiçek vardı ki bahçede. Gölgeye kurulmuş bir hamaksa yalnızlığına ağlardı.
..
0273 - El KUDDÜS
Onur BİLGE
Cumartesi günü öğleyin buluşacaktık. Bir yağmur bastırdı, evden çıkamadım. Saat on birden on üçe kadar, gökte ne varsa yere indi! Sicim gibi yağdı, her yeri kamçıladı, temizledi. Çoktandır böyle yağmamıştı. Her taraf toz içindeydi. Fabrika bacaları başta olmak üzere, arabalardan ve sobalardan çıkan dumanlar, şehrin dokusuna sinmişti. Ağaçların yapraklarının gerçek renkleri seçilemez olmuştu.
Pencereden baktım. Her yer gülüyor, ışıl ışıl ışıldıyordu. Yağmurun ardından, rüzgâr çıktı. Yani kocaman bir fön makinesi çalışmaya, binaların yüzlerini, ağaçların saçlarını kurutmaya başladı.
Yağmur durdu ya, rüzgâra dünden razıydım. Sıkıca giyinip çıktım. İki adım ben atıyordum, bir adım da o itiyordu. Zaten rüzgâr esse düşecek kadar zayıf derler ya öyleydim. Saç baş darmadağın, Virane’ye ulaştım. Kapıyı bırakır bırakmaz, ‘Drank! ..! diye kapandı. Sanki harap bina, temelinden sarsıldı! Bahçe kapısı aralıkmış, nereden bileyim? Girişte oturup, ders çalışanlardan boş bulunanlar sıçradı! Gelişim muhteşem oldu, yani.
Rüzgâr, bulutları hızla aralamıştı. İyice dağıtmaya başlamıştı. Kısa sürede yok edeceğe benziyordu. Arkadaşların yarısı gelmişti. Diğerleri gelinceye kadar havanın açacağını umuyorduk. Duygu, çay servisi yapıyordu. Ahmet tost yapıyordu. Öğle yemeklerini yine tostla geçiştireceklerdi. Aralarında bunu bulduklarına şükredenler vardı. Garibanlardan biri Ahmet’e yardım ediyor; sucuk, peynir ve yağ kokuları, çay kokusuna karıştıkça acıkanların ağzı sulanıyordu. Çok geç kahvaltı etmiştim ama onların iştah uyandıran konuşmaları, beni de özendirdi. Bir çay da ben alıp kaşarlı tostumu beklemeye başladım.
“Haydi Ahmet, midemiz kazınmaya başladı! ”
..
Öz istiyorum ben öz
Bir söz, doğa ve duygu
Öz istiyorum ben öz
Gök yüzüne uğramış bir çift göz
Bir söz, tebessüm ve durgu
Sonra dinlemeğe geçmişlik
Bahçe bahçe açmışlık
..
En güzel yerindeyim rüyanın
Bir bahçe var önümde
Uçsuz bucaksız
Alabildiğine kırmızı
Gelincik tarlası…
..
bahçe kurudu
serçe gelmiyor
dal kırıldı...
serçe geliyor,yaralı
rüzgar esiyor,isteksiz
inanmıyorum
bitmedi...s.b
..
Bahçeli bir evdeyim,
Bahçem geniş içinde örenler var,
Örenlerin birinde şahsım oturur,
Çünkü şahım örenler lâyık birisidir…
Ara sıra ev sahibim Dursun Efendi gelir,
Bir iki hafta bahçedeki evinde kalır,
..
Yeşil giydi ağaçlar
Arka bahçe kızılcıkta kirazda
Çiçeklendi erik ağacı
Öpecek dudağımı bu yaz da
Bi haller oldu asmaya
Dolanıyor elime eteğime
Sevinçler sarıyor tefek tefek
..
Bir duman var hazan rengi Eylüller içinde,
Yanmış da gönül, sevdân tüter küller içinde...
Bir bahçe ki, lâleler, sümbüller içinde,
Gurubun renginden bir perde örtmüş üstünü,
Güller ve yüzün, hep eflâtun tüller içinde;
...............'Sen, nazla gezerken güzelim, güller içinde
..
Ben hiç sıkılmadan düğümlerinle
beni kendine bağlamanı
seni beklerken öğrendim
seni beklerken tattım ben olmanın dayanılmaz hazzını Konuşabildim kendimle hayalini gösteren penceremde Hem de kulaklarım hiç kızarmadan!
Seni düşünürken yok ettim zaman-mekan ilişkimi
..
??
Bülbüllerin öttüğü bir saat vardır ya hani
İşte saat, o saat
An, o an
İçim cennetten bahçe
Sen ben
Hep böyle kalsa
..