Tükenir şu dolmayan kalemler,
Bir sigara yakarım öyle.
Durmuşum da bahar soğuğunda,
Balkonunuzda titreyerek.
Ağıt çekiyorum içime.
Aldatılan gecelerin ardından kalem mürekkebe keser...
Yazmak, bir çoğuları için kendilerini ifade etme biçimi değildir. Kimileri konuşur,
kimileri dans eder, kimileri şarkı söyler... Bazen öylesi beterleşir ki bu işler, kimilerinin yüzleri
yazıya doğru dönüverir. Susarak konuşur O kimileri; onlar yalnızca kendilerini dinlerler,
susarak izlerler kendilerini. Tüm bu ifade biçimlerinin atasının ‘yalnızlık’ olduğu söylenir: sözde
Zalimin yuvasından çalınan kuşlar,
Yuvalarına asla geri dönemediler.
Zalim,
Hışımıyla ezen,
zamanın önüne geçemeyen.
Büyüdüğüm şehir,
su ve toprak içinde.
Topraktan olmuş
ve sudan doğmuş
iki yol var orada.
Koynuna yatardım,
sessizce fısıldardın kelimelerini.
Büyürdü içimde küçük kelimelerin.
Öbek öbek sana dökülürdüm gecenin dilinden.
Bir başkasının yanlışını ararken, kendi doğrunuzu kaybediyorsunuz.
Hasıldan olma bir fasılsınız: yani sonuçtan ibaret geçici bir parçasınız.
Sizlerin, bile isteye farkındalıklara kapattığınız gözlerinizin sönük renklerine kıyamam.
Ve bazen, uyarım karanlığınızın soluksuzluğuna... Tutarım nefesimi.
Ciğerlerimin kızgınlığına hedef olacağımı bile bile…
Bırakmamak gerek anı,
Bırakmamak gerek mutluluğu.
Aksi halde bacaksız kalır huzur.
Biliyorum,
Uykudasın.
Ben değilim.
Öyle acı çekiyor bedenim.
Sirke, kaya tuzu ve su içinde




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!