Ben bir günahın evlâdayım,
Özünde.
Hiç kimse kor ateş değil.
Kimse kimseyi cezalandıramaz,
Doğrudur.
Gözlerini gömüyorum, Stavanger polis binasının hemen yanındaki Hristiyan şehir mezarlığına. Toprağın bağrında çürümeye yüz tutmuş gözlerine çiçek kokuları sunarken, bahçıvanı oluyorum tüm Hıristiyan mezarlarının. Onların alemlerindeki evlerin önüne dikilmiş çiçekleri de suluyorum, gözlerim parlak.
“Ne de olsa komşu komşunun toprağına muhtaç.”
Tüm bitkiler kırmızı gül kokusuna bezlenmiş. Altları kuru, haneleri pak. Mutluluklara eşlik: ziyaretçilerin. En sevdiği çiçek değil miydi ki gül, Muhammed'in? İsa’nın uzaktan akrabasıydı O. Alemleri yaratanın evinde, huzurun habercisi olarak yer aldı. Güller kutsasın onları göğe varış şekilleriyle. Şekiller başka olsa da, tenler ulaşır gül kokusuyla Allah’a.
Artık ne inlerde besler kendini o boz ayı,
Ne de dinlerde bulur hakkını o köle.
Lambalarımız yenilendi;
Takvimlerimiz küçüldükçe.
Zamanın atası: hızdır.
Bizi
yarattığından ötürü değil,
yarattığını bizden ötürü
sevmeyi dene.
O zaman farkedersin ki,
önünde oturduğun kapı,
Lekesiz bir hayalim
Ve aydınlıktır bugünüm.
Sevgilim artık isimsiz.
Sildirmiş kütükten ismini.
“İsimsiz sevgili.”
Yaklaşan Şiirine Cevaptır;
Ölüm
Gerçek an
Akan
Yeniden doğuş
Biz unutanlardan değiliz,
Sen o güzel kafanı yorma.
Atla bir bir yılları birdir-bir.
En sonunda,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!