Sevindim.
Güneş açmış.
Erken açmışım gözlerimi.
Su uyanmış.
Gördüklerim rüyaymış.
Bir bebek sevmişim rüyamda.
Kalın dudaklı,
burnu domuz,
yanakları pembe,
güneş saçlı kız.
Bordo beresi,
Hani bazı bazı gidiyorsun ya benden,
işte şimdi gittiğin an gibi…
İşte tam da o dem,
dalgalı bordo meltem,
vuruyor ta inceden
inceme…
Kusursuzsun
Kusursuzsun.
Endişesizim ve de serin.
Bazı coğrafyalarda
analarnın ağlaması
Her kişi, zor’a oynuyor zarını.
Ne de olsa kolay ölmek istiyor O.
Haberdar olduğun gerçekler
Kapatıyor olsa da kalp kapaklarını,
Yine de dimdik nefes alırsın sen.
Mahçuptur yıldızlarım,
Yok olurken gözlerinde.
Küçülttüm varlığımı
Bizzat —
Kendi ellerimle.
Birşeyler ölüyor.
Ayan olmuş Sana da.
Sorma,
Nerede ve kimde,
Ve dahi kiminle.
Ben bir günahın evlâdayım,
Özünde.
Hiç kimse kor ateş değil.
Kimse kimseyi cezalandıramaz,
Doğrudur.
Gözlerini gömüyorum, Stavanger polis binasının hemen yanındaki Hristiyan şehir mezarlığına. Toprağın bağrında çürümeye yüz tutmuş gözlerine çiçek kokuları sunarken, bahçıvanı oluyorum tüm Hıristiyan mezarlarının. Onların alemlerindeki evlerin önüne dikilmiş çiçekleri de suluyorum, gözlerim parlak.
“Ne de olsa komşu komşunun toprağına muhtaç.”
Tüm bitkiler kırmızı gül kokusuna bezlenmiş. Altları kuru, haneleri pak. Mutluluklara eşlik: ziyaretçilerin. En sevdiği çiçek değil miydi ki gül, Muhammed'in? İsa’nın uzaktan akrabasıydı O. Alemleri yaratanın evinde, huzurun habercisi olarak yer aldı. Güller kutsasın onları göğe varış şekilleriyle. Şekiller başka olsa da, tenler ulaşır gül kokusuyla Allah’a.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!