Şehirler dolduramaz boşluğu…
Gitmeyi istiyorsan eğer sessizce gideceksin. Ardından bakan bir sevgili değil şehir olacak.
Şehir özleyecek seni ve şehir duyacak kimsesizliğini, duyuracak… Giderken hiç kimseye haber vermeyeceksin. Sadece şehir bilecek seni ve sen şehri bileceksin.
Sizlere çok güzel aşk sözcükleri yazabilirim.
Bunu da iyi becerdiğim söylenir.
Öyle ki kuşların kanatlarını boyayıp,
yıldız bunlar diye yutturmuşluğum bile olmuştur…
Siz yinede kulak asmayın her söylenen söze, yazılıp çizilene
Aslında hiç kimseyiz bu dünyada…
Bir biz varız birde aradığımız ben’ler
Kandırdım yine sizi…
Yok öyle bir şey önce siz varsınız sonra sen’ler
Hiçbir şey canımı bu kadar yakmamıştı ve hiçbir şey bu kadar kimsesiz hissettirmemişti. Tutunduğu daldan düşmemek için çabalayan son yapraktım ve sen bir rüzgâr olup estin. Düştüm... Hiçbir yürek böyle bir acıya dayanamazken, ben seni için için sevdim. Sevdikçe koptum benliğimden... Tutunmak istedikçe içine çekildim sensizliğimin durmak bilmez girdaplarına... Her gördüğüm ışık sen yandı. Yanan ışıkları hep sen sandım...
Öyle masum, öyle kirletilmemiş bir dünyadaydın ve sana ulaşmak için geçtim şehirlerden…
Boştu şehirler, kimsesizdi. Birazda sen gibi…
Ben olamazdı. Çünkü ben seninle bir ben’dim.
Öyle masum, öyle kirli…
Saçlarını her okşayıp kokladığımda, dünyanın tüm çiçekleri sen kokuyordu…
Ellerine dokunmak, bedenimden bir şeylerin kopmasıydı. Güzelliğin bir bardak çay tazeliği
ve demindeydi… Ne şiirler ne sözler yanına yaklaşamazken, bende uzaklaşıyordum senden…
Hayat bizi sınıyor ve atılan zarlar dubara geliyordu. Yaşadıklarımız hepyek gelmiş olsa bile…
Öyle acımasız, öyle yalnızlık dolu…
Şu ormanlar çokça yeşil
Gözlerinden fışkırır
Ya suların berraklığı
Yüzüne eşdeğer
Çok yeşil sevdim
Yeni yıl gelmiş
Eski yılın bıraktıklarını süpürmeye
Belki yeni umutlar ekip
Belki eskiyi unutturmak adına
Belki de eskinin içinde bırakmak adına
Adı yeni yıl
Tek şahidimiz zaman olsun
Geçip giderken de
Tüm geçmezliğinde de
Sadece dinle sessizliği
İçinde bizim olmayışın gürültüsü
Ne denli öfkesi içinde
Ak sayfalara taşınan izler ve doğurgan düşler karanlığın getirdikleriyle yolunu çizer. Girilen yol kendini gösterirken, girilmezlerinde ışıklar söner. Hangimiz çıkarız bu yoldan, hangimiz düşeriz yarınların eksik kalmışlığına…
Çizilmiş yol çizilecekten kısa olurken, imgelerin özgürlüğü ellerime sürülü ve sür dediğim gediklere surlar örülü… Dilim bağlı, gözlerimin kuytularına sıkışık bir yüz belirginliğini yitirir. Böylesine tüketmişken dünü, unutamamanın göbek bağını hangi imgelemin kudretine kurban etmeli…
Bir oyundu sadece, özlemler arasına gelgitlerle sıkışmış. Bilyelerin çukurları doldurmadığı, kaytansız topaçlar yalnızlığında… İpleri koptu çıtalıların, çocukluk öldü. Sil/ahlar ulaşmasın gecelerin bitimlerine ulaşan tanyerlerine ve çocukluk yürüsün yitirilmişliğiyle kendisini büyüterek…
Yıllar geçip gitti de
Bir sen çekip gitmedin yüreğimden
Kaç şiire mahkûm edildiysen
O kadarında dudaklarının izi
Devrik cümlelerim devrilmiyor seninle




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!