“evvel zaman içindeydi
kim kaldırdı kalburu yerinden
lirik bir şiirin son dizesinde
gömülmüştü geçmişe”
efsanesi yalnız ruhun çıkageldi eski bir kokuyla
usulca başladı eylül
taramaya saçlarını
yakındır uçuşur sarı fırtınalar
ve dökülür kurumuş yapraklar
güz yağışlı yüreklere
lacivert bir akşam üstü
sayılacak ne çok yıldız var
ulaşmaya sabaha
yalnız şarkıların şarkıcısı
yakamozları yollamış denizlerden
git
kaldığında geçmiyor sahte sevinçlerim
bakışlarına sürdüğün hüznü
bırakma odamın kirli beyaz duvarlarına
tenimin ince sıvasında ıssızlığım
kırıntı yaşanmışlıklardan arta kalan
sözcüklerin savurduğu
kan kırmızı bedenler
yıkık bir kalenin
sarsılmaz denen
gölgesinde yiten gerçek
gelirler
bilmeyiz hiç nasıl olduğunu
ama gelirler
bir tutam deniz mavisini serperler üzerimize
güneşten çalınan ateşten atılır
kumdan kaleler gibi hayat
bir uğur böceğine bağlanmış umut
tekdüze bir gidiş geliş
laleler lekelenmiş kaldırım köşelerinde
canımı acıtan bir hikayenin sonu aşk
verandalara vuran
güneş ışıklarının ucuna tutunan
bu gönül
yetinemiyor
almak istediğinin kırıntılarıyla
içimdeki
yandığınca gecelerde yıldızıma yansıyıp
sedef yüzlü ay -güneş gibi-
açtığınca göğüste tomurcuklanan
karanfil kokulu özlemler
caz tonlamalarında bulur özgürlüğünü
tüm haykırışlarım…deler bağrımı
çılgına çeviren
nedeni belirsiz sessizliğinden sıyrıldığın gün
çok geç olacak belki de
lime lime ettiğin ruhumun
her bir parçasından sızan aşkı yudumla artık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!