salıncakta uçuşan çocukların kahkahalarına
karışıyor çığlıkları martıların
iskelede içime dolan iyot
ve kokmayan yanık kokusu
güleç yüzlü esmer çingenelerin
hercai renkli karanfillerinin
tut hayatın beliklerinden
ey sevgili
tut ve sar beline
sımsıkı
kanından olmasın eline sürülen kına
yılların yılmadığı savaşların içinde
çürüyor bedenlerimiz
geceyi yırtan korna sesi gibi
içimizde haykıramadığımız sessizliklerimiz
ve her isyanda yapışıyor boğazımıza korkularımız
yanan ama dönmeyen parlaklığı yüreğin
içinde alevlerde
giydirilmiş söylemlere
giydirilemeyen öfkesi sesin
tarif edilemeyen arzuların sırtına binmiş
deli sefasının hercailiğinde akşamların
metelik vermeden
hayatın tek bir saniyesine
boran olur estiği yerlerde
içimden taşan duyumsayışlar
yok saydığım her olumsuzluk çaldı düşlerimi sorgu sual etmeksizin
alı al moru mor bir sıkıntı rüzgarına serpiştirildi duaların kutsal ışığı
limansız bir kentin denizlerine döktüm anıların solgun güllerini
nazlı bir şans kuşunu bekledi dalımda tomurcuklanmış sevgilerim
ılgıt esen bir sam yeli yaladı kömür saçların tellerini
zembereği kırıldı o bildik sessizliğin/çıt çıkmıyor dünyada
en soylu sözlerin ardına sakladım duygularımı
katıksız sundum sevdamı avuçlarına
yüreğin yüreğime ne kadar yakın
ne kadar aldın kanatmadan
duyulmadık bir feryattı aşk damarlarımda
uzanıp
milyonlarca yıl geriden
tuttu elimi
sarıverdi sımsıkı suskun yüreğimi
inledim
şiddetle
cesaretin dalgalandığı gözlerde
çaktı şimşeği kararlılığın
umuda bağlanan düşler
at bindi
ve kuşandı silahı
korkusuz
karantinaya alınmış bir aşkın son sözleri
döküldü dilinden sevdalının
'ben seni içime koydum
…şimdi,
yüreğime sıkılacak kurşunla
seni de öldürüyorum!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!