Her şey az önce başladı.
Az önce beyazı öğrendim.
Yolculukları hiç sevmeyen beyazı
pek sevdim.
Siyahı öğrendim ardından.
Ah, senin boynun öyle güzel ki…
Ön koltukta oturuyorsun.
Eğilip öpüyorum boynundan.
Fark etmiyorsun.
Çiçekleri beyaz
Seni
hüzzam bir gülümseyiş gibi
yüreğimde şarkılamışlar.
Unutmak ne mümkün
gökmavi gözlerini. (06 Haziran 1995)
O tepede
saçları demir kadın duruyor.
Göreceksin.
Ve gecenin gölgeleri
en mahrem yerlerine dokunduğunda
onunla sevişeceksin.
Bir sokağı kimsesiz kılan herkese ait olmasıdır.
Hele gece,
eflatun bir perdeyle hüzün çökünce
sokak
gürültülü bir yalnızlığın yansımasıdır.
Kanatları kırık melek
bağımsız ölümler dilediğinde aşkına,
durgun suya bakarak sızlanma
derdini umman sanarak.
Hüznün sarı sureti belirir yüzünün yansımasında.
Sevdan boğulmadan yüzemez artık.
pencerenin önünde ağlama.
yaşama sarılabilmek için küçücük bir teselli arayan
genç bir adam
geçiyor olabilir sokağından...
Gecikiyor, biliyorum, söylenmedikçe...
Anlatmalı belki, yüzü bilinmeyen birini özlemenin kutsal beklentilerini...
Ama kelimeler asırlardan beri yanlış algılanmaktan kurtulamadılar ki!
Varlığın kutsiyet,
nasıl anlatsam,
Olacak elbet
yanlış kararların
üzerine sinen karanlığı.
Kirli bir erkeğe ait kirli bir kadınsın
sevgilim.
Kirlilik çağındasın.
yırtıp da atamıyorum
sevgili
(sevmegili) ,
arkasını dilinle
ıslatıp da
biteviye,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!