Bir eylül akşamıydı.
Sen zambak rengindeydin.
Yüreğime gökkuşağı yumaklarla
bir ters bir düz
dantel işlemekteydin.
Ve ben kaçmaktaydım
Uyumak istiyorum gökyüzünün enginliklerinde;
Bulutlar yatağım, yıldızlar yorganım olsun.
Mutlu bir ürperti hissedeyim kalbimin derinliklerinde;
Kulaklarım yıldızların sevinç çığlığıyla dolsun.
Uyumak istiyorum kainatın derinliklerinde;
Gecenin dumanı tütüyor sabahımda.
Güneşe alışma evresinde gözlerim.
Uyumamışım bütün gece,
yıldızlar sahne olmuş,
geçmişi seyretmişim.
Neyleyim?
Kül rengi hüzün tortusu.
Yağmuru yitik güz.
Siz.
Geceye açık pencere.
Serseri birkaç yıldız.
Geçmişe ait, usumda, sizler kaldınız.
Biraz sonra eriyeceğim.
Bu katılıktan eser kalmayacak, biliyorum.
Biliyorum bu dumanı tüten
kırmızı cehennem
bedenimi yutuverecek.
Ben hayatımın en yalnızlık karşıtı yerinde
Bu pencerenin gökyüzü yok anne.
Bu pencerenin binaları var.
Bu pencereyi istemiyorum anne.
Bana 'gökyüzülü' pencere al!
(01.10.1993)
Kor-
kuya yenilmemiş bir kahramanın
kırık umutlarıydı içim,
bir yanı çöl,
bir yanı deniz.
Oradasın, biliyorum!
Görünmüyorsun ama oradasın;
Nefesini duyuyorum.
Ha şimdi tutacağım sıcak bedenini;
Uzanıyorum.
Karanlığın soğuğu batıyor parmak uçlarıma.
Aradığım gökkuşağının tam altında dur.
Bilirsin, renklerde mutluluklar bulunur.
Nehirlerde denizkızları doğar her gece.
Ve nehirler çağlayanlarda ölür.
Gözlerinde çiçek perileri yaşar kızların masallarımda,
İhtiyar bir sonbahar
eskirek bastonunu tıklata tıklata
son kez uğrar Haliç sırtlarına.
Etkisiz rüzgarıyla usulca dokunur
tenimin kuytusundaki duygularıma.
Pierrelotti ödünç aldığı kibritle güneşi tutuşturur.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!