biliyor musun, ne keşfettim?
yaşam bizim aldanışlarımızla
ve avuntularımızla
ilgilenmiyor.
dilediği menzile
dilediği süratle akmaktan başka bir kaygısı yok.
(ömrümüzdeki o siyah beyaz gözyaşlarının anısına)
Evvela zamanları eskittik bir şehirde,
Sonra biz eskidik, aşkım, kader bu.
Hiçbir iz kalmazken senin ömründe,
Yağmur hep gece yağmalı.
Özgür derinliğinde gökyüzünün
güneşi görmeliyim sabahları.
(Mayıs 1991)
Biz zaten buralı değiliz di’mi?
Başka bir ülkenin daralan çeperleri içinde
tanıdık bir ova bulabilmek için
delice koşturan iki yitik atız,
sen doru,
ben yağız.
Konuş da
susacak bir ölüm bulamayayım bu kentte.
Konuş da
susasın gül
suskunluğunun susuzluk olduğunu öğrene öğrene.
Bazen bir çaresizliktir paylaştığımız
eski zaman tacirleri gibi
dakikaları saatlere büyüterek.
Tedirgin tüterken gönlümüzde alevi
aynı ayrılığadır ağladığımız.
Denizlerin ortasında martılar uçuşuyor.
Gözün yaşla dolmasın, baban dönecek çocuk.
Dağların arkasından yeni bir gün doğuyor.
Gönlün keder olmasın, baban dönecek çocuk.
İçinde kuşlar uçsun parlayan gözlerinin.
Gümüş hançerlerin gölgesinde zaman
tutuklu yaşantıları
berrak su damlası ahenginde
billurlarsa eğer
yitim olmaz gecelerin sessiz uykusu.
Akşamlar oldum olası hüzünlüdür.
Yıldızlar başarabildiğince sevimli.
Ay olgun.
Bir çocuk keser önümü kaldırım ülkelerinde.
Taşlara basan ayakları üşümüş.
Saat yedide uyandır beni Azrail Amca.
İşe geç kalmayayım.
Ha, çıkmadan ışıkları kapar mısın?
Ve lütfen saati kurar mısın?
Eğer sen kalkamazsan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!