koydum masaya ellerimi
seyrediyorum yaprağın fotosentezini
soluk soluğa tutunuyoruz yaşama
çanakta ikimize de yer var
soluk almak doğal bir olay
ölüme sadece
bugün çocuk gibiyim
uçmayı öğrendim uçurtmalardan
maviliklere uzandım
bulutların üstünde uyanırdım
misket getirirdi beyaz güvercinler
pencereme gökkuşağından
zamanın açlığında
aşkın sığırtmaçlığına çıkmışım dağlara
patikaların kıvrımından dönmüş başım
çarığım yırtılmış
taş batmış ayaklarıma
kaplumbağayla dost olmuş ellerim
üşüyorum şehirin
sabah tangolarında
bakışları hoyratça dünün
ısırıyor tenimi adeta
gözlerimde kara bulut
gözyaşlarımı akıtıyor usulca...
bu şehir beni anlatıyor
çamurlu bakışları
ellerinde kara bulut demetleri
maşrapasında ayrılık suyu
nem kokuyor adımları
gönül tahterevallisi kırık
savruk harfler çizik atar
her başvuruma
hiç kitabım olmadı
koltuğumun altında
suya yazdım havaya yazdım
eylemlerimi tanımayan çocuğum
yol geçen hanı değil dünya
incitme iyi düşün bir daha
ayağına takıldıysa küçük taş
sebebi için dön bak arkana...
seni sevmeyi seçmiştim
seçmeli sınavda
saçmalamışım
sudan sebeplerle sorguluyorsun
sabahtan sabaha
sürerdi sevgimiz
senenin yüzü
hatıralarda yazılı sevaplar
senedin yüzü
kalmış ödenmeden
ortalıkta
sanma sevapları kazandığını
Dumanlıydı başın
Bana sarılırken hayat
Nedenini sıralasan yüksekliğinin
Oysa benim kadardı yüreğin
Her taşın senin kadar sertti
Senin kadar asi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!