Maviliğini. kaybetti gökyüzü
karardı ruhlar
kesildi ormanlar
betona döndü dağlar
gayri saz çalmaz cır cır böcekleri
hiç bir şey avutmaz ağustos ayında
lukanikos
kuralsız bir yaşamda
bilinmeyenlerin korkunçluğunu
buzdan kaplı sokaklarda
rüzgar yutarak
yaşarken öğrenmişti
Islıklar çalarak esen
sert dağ rüzgarlarının
yüzümüzü bıçak gibi kestiği yerde
ben hep çocuktum o köyde
hep aynı yaştaydım
siyah beyaz resimlerde
ben hep seni sevdim
sevdim seni
daha kimseler fark etmemişken
ilk okul sıralarından sevdim
sen saçlarını belik belik örerken
Ben sana toprak damlı evlerden
kırık dökük buğulu camlardan baktım
ben seni uzaktan sevdim
dere kenarında açmış
hüzün kokan çiçeklerde kokladım
yaz gecelerinin yıldızı gibi
Kudüs’ te
yetim çocuk
hayat umuda yolculuk
ağlama zeytin gözlü
dev çocuk
budansan ağaç gibi
Nisan yağmurlarında
buğulu toprak kokusu
vurur yüreğime
bahar kokulu
kır çiçeğim
menekşe gözlü yarim
kış geliyor yapraklar sararıyordu
hava kararıyor ömür törpüleniyordu
zenginler kuş tüyü yatakta horul horul uyuyor
yoksullar sobalı kuşkanatlı evlerinde kömür bile bulamıyordu
kış geliyordu soguklar başlıyor hava çirkin yüzünü gösteriyordu
lapa lapa kar yağıyor
karlı dağ yamaçlarından
uğultulu ve homurtulu bir sesle
vadilere kadar gelmiş buz yüklü rüzgar
acelesi olan kar tipisi
kapatır yolları
lüp lüp lüpçüler
hüp hüp hüpçüler
kan emici yarasalar
hazır yiyiciler
ölü soyucular
vurguncular




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!