Bu uslu gencin bakır saçlarında,
Aklaşan yıllar değil.
Göz çanağından sunulan bu aşk,
Onbeşlik gelin gibi taze değil.
Yanağından sızan cam parçası bu yaş.
Beni ağlatmak istiyorsan gül.
Gül ki,
Sevinçlerim,
Islanmış yanaklarımdan
Toprağa dökülsün.
Demledim katran karası çayımı.
Buğulanır ince belli bardağım.
Saraydır üstümde yıldızsız bu gök.
Altımda yalpalanan iskemle, tahtım.
Başımda senli düşünceler tacımdır.
Varoş şehrin,
Yükleyip yüreğimi kanadına serçenin
Pul pul düşler uçuracağım
Güneş teli saçlarımla,
Sarı siyah yıldızlar çizeceğim.
Yedi renkli bahçeme,
Yedi iklim ekeceğim.
Bırakıp gitmeli bu şehri
Dönüp ardına bile bakmadan kaçmalı
Yalınayak, ayağı çıplak kaçmalı bu şehirden.
Ne sevdalar öldürdüm, gömülmeden toprağa
Kefensiz, abdestsiz ve belki namazsızdı cenaze törenleri.
Yalancı ağlayışlar, sipariş gözyaşları vardı gözlerimde.
Bir masal sanmasınlar diye
Gül yanağını, katre katre akıt yaprağına tabiatın
Anadır, anlar elbet bütün evlatlarını.
Seveni, sevmeyeni kayırmadan,
İnsanları; sarı, beyaz ayırmadan,
Dokunmadan ağır mevzuların teline,
Yanlışlar benim,
Doğrular senin olsun.
Günahlar benim,
Sevaplar senin olsun.
Haydi,
Deki, dokundu tenin tenime,
Seni sevmekle başladı her şey.
Bu düşkünlüğümün,
Ağaca, kuşa, böceğe,
Alışmışlığımın bile her şeye.
Hatta,
Belki kalabalığına bile yaşamın.
Dolarsın ya bazen,
Bulutsuz yağmak istersin hani.
Öyle bir gök var içimde.
Ne güneş aydınlatır,
Ne de gökkuşağı boyar beni.
Çisil Çisil boşalır içime içim.
İçimdeki umudun adalarına,
Bu limandan bir gemi kalkar
Bir tekne sahilde, yalnız ve ıssız
Alargada bir tekne,
Hırçın ve kudurmuş denize inat, sessiz
Mavi koylarsa bensiz,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!