Bir pazar sabahına daha sensiz uyandım.
Pazar gününün sevinci var içimde,
Bir de bitmek bilmeyen özlemin…
Bu pazar da yoksun, güzel gözlüm.
Bir pazar sabahına daha gözlerimi açtım.
Gözlerimden dökülen yaşlar da senin eserin.
Bu dünyada ne eşin var ne de benzerin.
Sen yanımda olsaydın, belası olurdum kanserin.
Yoksun, güzelim, yanımda yoksun.
Sessizliğimi bozan büyülü bir varlıktın.
Seni dinleyip anlamayarak,
İçim yanarken, dışımda çiçekler açarak,
Bazı gerçeklerden kaçarak,
Hataları görmezden gelerek.
Dinlemeden konuşup susmayarak,
Çok yorgunum arkadaşım, çok.
Sen bunu benden ilk defa duyuyorsun.
Duyduğun hâlde öylece dikilip duruyorsun.
Belli ki sen benden daha çok yorgunsun.
Seni kim yordu, arkadaşım?
Babamı, annemi, kardeşlerimi, arkadaşlarımı,
Daha yaşarken gömdüm kara toprağa.
Bunu başarana kadar çok gözyaşı akıttım,
Travmalarım oldular; sonunda bunu da atlattım.
Hak etmediniz size karşı olan sevgimi,
İyi değilim, anlamıyorlar, anlamıyorlar.
Kimseyle konuşasım gelmiyor.
Hele yeni bir insanla tanışasım yok.
Hayatla irtibatı koparmışım.
Değişik bir kafa, bomboş bir kafa.
Huzuru beklerken bir deniz kenarında,
Dalıp gittim içimde öldürdüklerimin kıyısında.
Her kıyıya vuran cesette gördüm,
Ömrümden bir günün daha gittiğini.
Ve bir gün ben de kaybolup gittim o dalgalarda.
Ben hiçbir zaman zayıf bir insan değildim.
Severek gitmeyi, yaşayarak acı çekmeyi,
Her yaşadığımla kendime bir ders çıkarmayı,
Bilerek, anlayarak, güçlenerek yaşadım.
Oysa hayatıma girenler kendini bulunmaz sandı.
Abilik yapmayan insanlar, kardeşlik beklerler.
Baballık yapmayan insanlar, evlatlık isterler.
Annelik yapmayan insanlar, evlatlık isterler.
Yani kısacası insanlar, isterler de isterler.
Seni istemezler; gidersin, yarı yolda koydu derler.
Kör karanlıklarda seven gözünü açtığında,
Ap aydın sabahlarda yokluğunla uyanan,
Kafasının içinde çekiç, takoz sesleri arasında,
Beni düşleyen, beni özleyen biri vardı, dersin.
Gelecek hayallerine senin adınla başlayan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!