İlk önce insanlarda ki şu bencillik duygularını yok edecek bir alet icat etmek isterdim. Beyine öyle bir mekanizma yerleştireceksiniz ki hiç bir insan bundan sonra bencillik ile başlayan cümleler kurmasın. Biz olmanın, birlikte olmanın tadına varsın herkes... Ben de teklik, biz de ise çokluk vardır takdir ettiğiniz gibi. Bütün dünyada ki kötülüklerin ana nedeni devletlerin ve devletlerin başında ki adamların ben merkezli düşünceleri, bencilliği değil mi?
İnsanda ki sevme duygusunu doruğa çıkartacak bir şeyler icat etmek isterdim. İnsanların gözlerinin içini güldürecek bir şeyler olmalı.... Yediği besinlere öyle bir şeyler bulup katmalıyım ki, insanların beyinlerinde ve yüreklerinde, kin, nefret yok olmalı, sevgi ise tavan yapmalı, doruğa çıkmalı... İnsanların duygularında düşüncelerinde azıcık, kin, nefret, sevgisizlik birikti mi, o besin her ne ise hemen, o kin ve nefret duygularını ortadan kaldırmalı...
Filistinli çocukların
Taşlarında vardı şiir
Gözyaşlarında
İsrailli askerlerin
Miğferlerin de vardı
Kemikleri kırılan çocuklarda
Birkaç gündür şehirdeki panolarda bir duyuru görüyorum, belki aynı duyuru sizin şehrinizdeki panolarda da var, aynen şöyle ''Maymundan mı geldik, topraktan mı'' bir televizyon kanalında bu sorun tartışılacakmış. Duyuruyu panoda okuduğumda ilk aklıma gelen cümle şu oldu ''Yok yok cehennemin dibinden geldin'' bu ne ya, ne amaçlıyor bu arkadaşlar. Çok mu önemli nereden geldiğimiz? Oysa şunu tartışmalıydık hararetle, nereye sürükleniyoruz ya da dünyamız nereye gidiyor? Ben hemen söyleyeyim. İnsanlarda bu kadar hırs, bu kadar vahşilik, bu kadar vurdumduymazlık, bu kadar savaş çığırtkanlığı, bu kadar insanlıktan uzaklaşma varken, insanlık kendi kendini paralamaya, edilgen etmeye hatta daha da açalım yok olmaya doğru gidiyor...
Yıllar yılı televizyonlardaki tartışma ortamlarında yüzlerce değişik konuyu tartıştık durduk sabahlara kadar hem de. Sonuç ne? Bir yere varabildik mi, hiç kimse karşısındakinin düşüncesini kabul etti mi, çok azı dışında. Ancak programı sunanlar çoğunlukla ceplerini doldurdular, bir de televizyon kanalları reyting aldıkları için reklam gelirlerini arttırdılar, gerisi boş...
Son iki yüzyılda dünyamızda irili ufaklı yüzlerce savaş oldu. Hangi birini önleyebildik, hangilerinin yaralarını sarabildik. Ağlamak ve üzülmekten, kendimizi paralamaktan başka ne yapabildik. Son iki yüzyılda savaşlara harcadığımız parayı, bilimin ve bilim adamlarının hizmetine vermiş olsaydık, bugün belki de kanser hastalığının ya da AİDS hastalığının çaresini bile bulmuştuk. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında altmış beş milyon insan öldü vahşice, dur diyebildik mi?
Zaman zaman kitapçılardan alsam da okuyacağım kitapları, çok kere de sahaflara, eski kitap satanlara takılırım... Severim kitabı, okumayı, eski kitap yeni kitap diye ayırmam. Ayırım yapana da kafayı takmam, o da onun kendi bileceği iş der, geçerim...
Kendi çapımızda da yazıp çizdiğimiz için, çok da okumak mecburiyetindeyiz, en azından ben kendimi öyle hissediyorum, şartlandırıyorum... Bir konudan giriyorsun okumaya, o okunan materyal başka bir okumayı gerekli kılıyor, öyle geçip gidiyor okumalar...
Yine günlerden bir gün dalmışım bir sahaftan içeri. İçerisi de hayli kalabalık sayılır. Raflarda gülmece, şiir ve tarih üzerine kitaplar arıyorum. Alıyorum bazen raftan sayfalarını karıştırıyorum, sonra tekrar yerine koyuyorum, hoşuma gitmedi ise...
Ne yoksul insanlar tanıdım,
İş yerimizin arka sokaklarında.
Barakadan bozma, tuğlalı, kerpiç, teneke evlerde...
Sandalyeleri, masaları bile yok, yedikleri, içtikleri yerlerde...
Şerefleri, kendilerinden bir adım önde,
Güzellikleri, enginlikleri olumlu yönde...
Ne zaman bir şehre alışsam
caddelerini sokaklarını hayal ederim önce
ağaçlarını ve insanlarını düşünürüm
ne acılar çekildi varoşlarında kim bilir
ne göz yaşları süzüldü yüreklerden...
Bu gün mübarek üç ayların hem de Recep Ayının başlangıcı Regaip Kandili. Öncelikle hepinize, ülkemize, tüm İslam Alemine kutlu, hayırlı ve uğurlu olsun. Peşinden gelen Şaban ayı ve sonrasında gelecek olan fazilet ve rahmet dolu Ramazan da sırada bekliyor müminlerin yüreğine gönlüne ferahlık, huzur vermek için.
İnsan daha bir dikkatli daha bir olumlu bakıyor hayata bu mübarek zamanlarda. Yardım ve paylaşma duyguları doruğa çıkıyor insanın bu güzel zamanlarda. Açların, fakirlerin halini anlamak, bazı zamanlarda da onların dertleri ile dertlenmek hemhal olmak lazım. Önce Müslümanlık, sonrada insanlık bunu gerektirir, bilincinde olmalı hem insanlığımızın hem de Müslümanlığımızın...
Ah o C yok mu o C? Durur durur da çocuklara hep Ce Ce yaparız, bir elimiz ile de yüzümüzü açıp kapayarak. Neden A ya da B değil de C ya da Ç nin suyu mu çıktı da hep C den dem vuruyoruz? Bir bebeğin ilk söylediği kelime büyük olasılıkla ya anne oluyor ya da baba veya dede lakin harfe gelince Ce de, Ce diye ısrar ile Ce Ce Ce yapıyoruz bebelere. Tarihte ilk Ce'yi acaba kim yaptı çocuklarına... Yok artık, yok bunu da yazmaz tarih kitapları canım. O zamanın tarihçileri zaten kağıt kalem bulmakta büyük sıkıntı çeken insanlar. Ancak savaşları, antlaşmaları ve yaşanan ilginç olayları kaleme alabiliyorlar ise ne mutlu onlara...
Bir de şu var biz Türkler çocuklarımıza Ce Ce Ce yapıyoruz da acaba Almanlar, Ruslar, Amerikalılar, İngilizler, Papua Yeni Gineliler, Katalonya Özerk Bölgesinde ki insanlar nasıl yapıyor, hangi harfi söylüyorlar? Bak şimdi de aklıma o düştü akşam akşam ya... Sabaha kadar uyku yok bana, bunu düşünür dururum, arpacı kumrusu gibi... Çok önemli hayati bir mesele bunu araştırıp bulmam lazım. Ce nin de bir canı var değil mi? Hep C hep C o da gün gelir bıkar yahu, başka harf mi yok da ağzınıza sakız ettiniz beni der, der vallahi...
Şu meşhur Noel Babamız var, aslında bizim değil de Hristiyan ve başka başka dinlerde olanların Noel Babası o... Ama bizde de son zamanlarda yerden mantar gibi Noel Baba fışkırıyor. Bilhassa o cafcaflı alış veriş merkezlerinin çevresinde çok var Noel Babalardan...
Biz millet olarak babaları severiz, her ne kadar babalara gelmeyi sevmesek de... Babalara gelmeyi kim sever ki? Bildiğim kadar bu Noel Baba epey zamandır var. İyi de bu adama, şimdilerde Noel Dede demek lazım gelmez mi? Hem sakalı da var bembeyaz. Her gördüğün sakallıyı deden zannetme, diyorsanız o zaman, onu da bilemem...
Bir de bu üstündeki kırmızıya kafayı taktım. Niye kırmızı, şart mı yani, başka renk yok mu? Bazı zamanda yeşil giysin mesela bu Noel Baba, bazı zaman mavi giysin, sarı giysin... Ha bu arada onu da söyleyelim adı Aziz Nikola imiş... Akdeniz kıyılarında ki Patara da doğmuş Noel Babamız. Hemşehrimiz sayılır.
''Emekli İngiliz General Richard Shirreff, NATO ile Rusya arasında bir yıl içinde nükleer savaş çıkabileceğini öne sürdü.'' BASINDAN
İkinci Dünya Savaşında ABD'nin iki tane atom bombasını Hiroşima ve Nagazaki'de patlatmasının üzerinden neredeyse yetmiş küsur yıl geçti. Bu gün süper güç diye tabir edilen ülkelerde ve yine değişik kategorilerde ki bir kaç ülke de atom bombası bulunmakta. Nükleer antlaşmalar gereği atom silahı kullanılması her ne kadar savaşlarda yasaksa da yine de ülkeler terk edilmiş çöl gibi yerlerde nükleer denemeler yapmaktan geri kalmıyorlar. Gerçekten hem dünyamız, hem de insanlık için çok vahim bir durumdur bu yaşananlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!