Ahmet Zeytinci Şiirleri - Şair Ahmet Zey ...

Ahmet Zeytinci

Ben beton yığınıyım bundan sonra
Tuğlayım, kiremitim
Ne doğru düzgün ağacım kaldı
Ne doğru düzgün yeşilliğim

Asfaltım ben kilometrelerce

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Ben bir Çeçen çocuğu;
Yıllar önce,
Grozni'de vurulmuştum,
Kimse duymamış sesimi,
İki seksen serilmiştim,
Oniki yaşındaydım amma,

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Ne de içime işlemişti, yüreğimin orta yerine oturmuştu bu cümle. ’’Çocuklar Babaları Ölünce Büyür.’’ Öyle ya, kırk yaşına kadar babamın oğluydum, kıyamete kadar ve daha sonrasında da babamdı... Cennette buluşur muyduk buluşamaz mıydık orası muamma...

Sanki bir anda mı gelmiştik kırk yaşına? Geride kalan otuz dokuz sene acısı tatlısıyla geçip gitmişti işte... Neler kazanmış, neler kaybetmiştik... Babasız geçen on sekiz sene... Dile kolay... Amma illaki olacaktı. Biz de zamanı gelince, emrihak vaki olunca çocuklarımızı babasız bırakacağız... Onlar bizi yeter ki evlatsız bırakmasınlar... Sıralı olsun ahirete intikalimiz...

Akıllı adamdı gerçekten babam. Belki de bize öyle geliyordu onu çok sevdiğimizden. Belli etmese de o da bizi çok severdi, eminim ki... Azarını işittik mi, hem de çok işittik de yine de gönül koymadık, yüksünmedik desek yeridir...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Kulağıma bilgisayar ya da televizyon belki de cep telefonu diye sesler geliyor uzaktan. Telgraf da olabilir mi, ya da elektrik ampulü öyle ya dünyayı baştan ayağa aydınlatan karanlıklara ışık tutan bir kullanım aracı. Hatta yıllarca insanlar bunu tartıştı, dünyamızı aydınlatan bu buluşu yapan Thomas Alva Edison cennete gider mi gitmez mi? O işin ahlaki ve dini yönü, bizim ilgilendiğimiz insanlara yararlı bir buluş olduğu kesinlikle, ayrıca kimin nereye gideceğini de Allah bilir...

Eveeet gelelim benim gözümde dünyanın en büyük buluşu yoğurta. Yoğurt mu dediniz veya buyur kelimelerini duyar gibi oluyorum. Kısaca tarihçesine göz atacak olursak aşağıda ki bilgilere de ulaşabiliriz...

''Yoğurt' kelimesinin Kaşgarlı Mahmut tarafından Divan-ı Lügat-İt Türk de kullanıldığı tespit edildi. Yoğurdun öyküsü ve tarihçesi başlığıyla yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:"Bugün yoğurdun nasıl yapıldığını herkes az çok biliyor. Sütün yoğurt haline dönüşmesi için eski yoğurt maya görevi görüyor. Peki, insanlar sütü nasıl yoğurt haline getirdi? Yani yoğurtsuz yoğurt nasıl yapıldı? Milli yiyeceğimiz olan yoğurdun ilk defa nasıl yapıldığına dair yeterli ve kesin bir bilgi mevcut olmamakla birlikte, göçebe olarak yaşamlarını sürdüren atalarımızın yoğurt yapımında kullandığı doğal mayalar karınca yumurtalarıymış. Taşların altında yer alan küçük ve beyaz baloncuk şeklindeki taze karınca yumurtalarını ezmişler ve ısıtılan sütün altına koymuşlar. Böylece süt karınca yumurtalarında bulunan kimyasal maddeler yardımıyla mayalanarak yoğurt haline gelmiş. Başka bir rivayete göre, sütün yoğurt olarak mayalanması Hz. İbrahim'e melekler tarafından öğretilmiş. Ve bu sır halinde uzun süre babadan oğla intikal etmiş. Eski Türkçe de yoğurt kelimesi 8. yy. metinlerinde yer alırken, Kaşgarlı Mahmut tarafından 10. yy. da yazılan Divan-ı Lügat-İt Türk ve Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eserlerinde bugünkü anlamında yoğurt kelimesinin kullanıldığı bildirildi.''

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Ben dalların tepesinde gezerim
annem aşağıdan feryat figan bağırır çağırır
insene oğlum düşeceksin
olsun dut silkeleyeceğiz
komşular bayram yapsın sen de yiyeceksin...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Topraklarımızın yüzde üçü Avrupa'da da olsa,
Ben doğuluyum kardeşim; Asya'lıyım...
Bununla da gururluyum; bizler Asya'lı ülkeler,
Yoksuluz belki,Avrupa ve Amerika'dan,
Ama dünya ya çok şeyler kattık,
En az Avrupa ve Amerika kadar...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Milleti kendine güldürme derler çoğu zaman, bir hata yaptığında ya da anormal davranışlarda bulunduğunda. Yolda birisinin ayağı kayıp da düştüğünde pek bir güleriz, oysaki zaman zaman bizimde başımıza gelmiştir böyle sıra dışı olaylar ve başkaları da haklı olarak bize güler. Ülkenin gülen yüzü olan sanatçılar, bilim adamları ve politikacılar olsun isteriz. Yurdumuzun her konuda yüzü gülsün isteriz. Bazen de kendi sakarlıklarımıza güleriz herkesten çok...

Daha küçüğüm ilkokul sıraları filan hatırladığım kadar belki ortabir tam da anımsayamıyorum. Babamdan bir görev aldım. Önce Kızılay'a sonra da Ulus'a gitmem gerekiyor, arkası yayla gibi, o eski elli yedi model Şavrole dolmuşlarla. Bahçelievler'den bindim dolmuşa adama parayı uzattım hareket aynen şu ''Ağabey şuradan bir Uzulay alır mısın? '' adam bir duraksadı sonra geriye dönüp ''Buyur'' deyince ben de anladım ki yanlış bir kelime konuştum ama ok da yaydan çıktı, adam toparladı sonra bebe belik olduğumu anlayıp ''Kızılay'a gitçen herhalde ufaklık.'' deyiverdi ben de lafa can simidi gibi sarıldım ''Hah! ağabey işte ondan hay ağzın bal yesin.'' sonra arabadan inince bir gülüyorum, bir gülüyorum, sorma gitsin...

Geldik seksenli yıllara diyelim. Genciz, bekârız başımızda kavak yelleri ile birlikte kavakların yaprakları bile uçuşuyor en püfür püfüründen. Mahallede kafa dengi bir arkadaşım var adı Sıtkı. Benim gibi o da orta halli bir ailenin çocuğu, iyi arkadaşım. Bir gün adamın biri önümüzde kazı kazan çekerken epey yüklü bir para çıkmasın mı? Döndüm Sıtkı'ya ''Len oğlum Sıtkı biz bundan bir kutu alsak ve kazısak ne kaybederiz, beş yüz tane kart elbet birine çıkar aslanım.'' Sıtkı biraz başını biraz mabadını kaşıdı ''Alalım birader körün taşı belki değer, hatta kuvvetle muhtemeldir o kutunun içinde illa ki bir şey olur gümbür gümbür.'' Bir zaman sonra harçlıklarımızdan artırdıklarımız ile biz o içinde beş yüz adedi olan bir kutu kazıkazanı aldık, çizgi filmlerdeki gibi, ayaklarımızın ucuna basa basa, etrafı da sıkı bir şekilde kontrol ettikten sonra Sıtkı'nın evlerinin bodrumuna inip başladık ha babam de babam kazımaya. ''Lan oğlum Sıtkı çıkmazsa fururum seni bak.'' Sıtkı kendinden emindir. ''Bir tane değil iki tane değil birader beş yüz tane bu elbet birine çıkar.'' Biz Sıtkı ile soluk almadan kazıyoruz, uzun sürecek gibi, yemek yemeyi bile düşünmüyoruz, hatta kazıma bitene kadar büyük ve küçük abdeste bile gitmeyeceğiz, ama bir de çıkarsa, sonra ziyafet çekeceğiz bütün mahalleye. Bir de sıkıştım ki altıma edeceğim neredeyse ama yakalarsak büyük ikramiyeyi, altımıza da yapsak kafaya hiç takmayacağım, gider on on beş tane don birden alırız. Sonuç fiyasko, verdiğimiz paranın ancak üçte birini kurtardık gerisi külliyen zarar hanemize yazıldı...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Bıraktığım yerlerde hüzün çiçekleri var
gönlüm daralıp durur aya bakamam gece
ağladığım dağların ahını taşıyorum
bu kadar menzilleri göze de alamadım
ne kadar sevmişim ki orman dağ ve güneşi
sade dağları değil kendimi aşıyorum...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Çok da faydaları dokunmuştu zamanında bunların bana, Allah var inkar edemem ekonomik hayatıma yaptıkları katkıları, ancak artık helalleşme zamanının geldiğine inananlardanım... Umarım bana küsmez hiç biri... Aslında bir tanesi kalabilir tabi ki... Onu da yine çok hayatımda tutmak istemesem de bazı zaman illaki lazım oluyor...

Dört tane idiler zamanında... Hiç birisi ile de nikahım yoktu tabi ki... Nikahım yoktu derken, yanlış anlaşılmasın bunlar hatun değil, bahis konusu olanlar kredi kartlarım, teşbihte hata olmaz... Ülkenin ekonomik durumu bozulunca, haliyle ben de bu ülke vatandaşı olduğumdan benim de ekonomik durumum yerlerde sürünüyor... Cebimizde para olmadığı zaman müracaat ediyorduk kredi kartı dostlarımıza, ama yetti artık... Nereye kadar sürer bu böyle asgarisini öde öde, bitmiyor hiç ödemek...

Aldım dördünü de karşıma masaya koydum. Bir tane Zart Bank, bir tane Zurt Bank, bir tane Dürt Bank bir de Hırt Bank... (Banka isimleri reklam olmasın diye böyle yazılmıştır.)Şimdi ben bunlardan hangisini evine yollasam? Üçünü göndermek zorundayım, geriye bir tane kalacak. Onu da zorunlu kalmadıkça kullanmamayı ve kullananlara da kıllanmamayı düşünüyorum...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Dünya'da zaten kan ve gözyaşı hiç eksik olmuyor. O katledilen mazlumları, kadınları, çocukları gördükçe ben zaten çoğu kere gözyaşlarıma hâkim olamıyorum ki ne yalan söyleyeyim. Şimdi bir de sen çıktın geçenlerde beni hüngür hüngür, hem de bardaktan boşanırcasına ağlattın. Buna rağmen bana faydalarını, hayatıma yaptığın kıyakları da asla ve asla inkâr edecek değilim. Daha önceleri de senin yüzünden çok kere ağladığım olmuştur lakin bu son ağlatman, diğerlerine benzemeyecek kadar ağır ve şiddetliydi. Bunu yazdım bir tarafa ve hiç unutmayacağım. Yine de her şeye rağmen sana beddua etmiyorum. Bazen insana ağlamak da yakışıyor ne diyeyim?



Bilirsin sen de, gözyaşının rengi yoktur. Sadece sen ağlatmadın ki beni. Hayatıma giren ve sonra hiç bir şey olmamış gibi, hiç bir şey yaşanmamış gibi terk edip de giden kadınlar ki bir zamanlar ben onları tam yüreğimin orta yerine koymuştum. Benden hediye olsun gözyaşlarım onlara, şimdilerde çok uzaklarda olsalar da. Hiç birisinin isimlerini unutmadım, isimleri tabi ki yüreğimin defterinde kayıtlı. Sana da küsmediğim gibi, beni ağlatan o kadınlara da küsmedim hiç bir zaman. Ne yapalım ben böyleyim işte, acı da çeksem, ağlatsalar da, kimselere küsemiyorum...

Devamını Oku